Türk Bilim İnsanlarından Kanser Tedavisinde Kilo Kaybına Çözüm
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Serkan Kır ve ekibinin, özellikle ileri evre kanser hastalarında görülen aşırı kilo kaybı ile kas kaybının önlenmesini sağlayacak çalışmaları dünya tıp literatüründe kabul gördü.
Kanser hastalarının yüzde 60’ında kilo kaybıyla ortaya çıkan “kaşeksi”yi önlemek amaçlı araştırmalar devam ediyor. Hastalarının yüzde 20’sinin hayatını kaybettiği kaşeksi araştırmalarında henüz insanlar üzerinde olumlu bir sonuç olmasa da Türkiye’de yapılan araştırmalar fareler üzerinde olumlu sonuç veriyor. Dünyada da bilim insanları kansere bağlı kaşeksiye çözüm arıyor. Bununla ilgili olarak son çalışmayı Türk bilim insanları yaptı.
Serkan Kır ve ekibi, 6 yıl boyunca kanserle birlikte gelişen, özellikle hastalığın ileri evrelerinde sık rastlanan, tedaviyi ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kilo ve kas kaybını nasıl önleyebilecekleri üzerine çalışmalarını sürdürdü. Söz konusu süreçte “EDA2R” geni ile “NIK” enziminin kilo ve kas kaybına yol açtığını gözlemleyen ekip, bunları devre dışı bıraktıklarında kilo ve kas kaybının da önlenebildiğini keşfetti.
Koç Üniversitesi’nden Serkan Kır ve ekibinin yaptığı son araştırma “EDA2R–NIK signalling promotes muscle atrophy linked to cancer cachexia” adlı makalesi, Nature Dergisi’nde yayımlandı. Böylece, Dr. Kır ve ekibinin bu çalışması dünya tıbbında umut vadeden çalışma olarak kabul görmüş oldu.
“Kaşeksi, hastaların hayatta kalma süresini olumsuz etkiliyor”
Dr. Öğretim Üyesi Serkan Kır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanser hastalarının çoğunda ortaya çıkan aşırı kilo kaybı ve buna bağlı kas kaybının nedenlerinin tam olarak bilinmediğini, bu konu üzerine araştırmaların hala devam ettiğini belirtti. Vücudun bütününde gelişen enflamasyonun bu süreçte önemli rol oynadığının, tümörlerin salgıladığı hormon benzeri bazı proteinlerin kaşeksi ile kas kaybını uyardığının düşünüldüğünü anlatan Kır, tümör gelişimini desteklediğine dair açık bir kanıt bulunmayan kaşeksi ile beraber yağ ve kas dokularından salınan yağ ve protein yapı taşlarının tümör büyümesine katkı sağladığının düşünüldüğünü kaydetti. Dr. Serkan Kır, kaşeksi durumunda tümörlerin hasta metabolizmasında verimsizliğe yol açarak enerji israfına neden olduğunu söyledi. Bu durumun kilo kaybını beraberinde getirdiğini ifade eden Dr. Kır, “Kaşeksi, hastaların yaşam kalitesini ve hayatta kalma süresini olumsuz etkiliyor. Hastalar, özellikle kas kaybı, halsizlik ve güçsüzlük gibi problemler yaşıyorlar ve yaşam kaliteleri gündelik ihtiyaçlarını gideremeyecek şekilde azalabiliyor. Kilo kaybı, hastalara uygulanan kemoterapi gibi tedavilere cevap vermeyi engelliyor ve ne yazık ki hastalığın son evrelerinde tedavinin sonlandırılmasına neden oluyor.” söylemlerinde bulundu.
“İlaç tasarlanmasına hizmet edecek bilimsel araştırmalar önem taşıyor”
Dr. Öğretim Üyesi Kır, aşırı kilo kaybının tedavisine yönelik şimdilik etkili bir ilaç bulunmadığını, özellikle kas kaybını önlemeye ilişkin klinik denemeleri devam eden ilaçlardan da henüz başarılı sonuçlar elde edilemediğini ifade etti. Kilo kaybeden hastalara uygulanan besin takviyesi gibi tedavilerin de bu duruma engel olamadığının altını çizen Dr. Kır, yeni ilaç tasarlanmasına hizmet edecek her türlü bilimsel araştırmanın kaşeksi için çok büyük önem taşıdığını vurguladı. Serkan Kır, araştırmalarında yola çıkış ve odak noktalarını şu sözlerle dile getirdi; “Araştırmamız iki farklı mekanizma üzerine yoğunlaşmış durumda. Fareler üzerinde gerçekleştirdiğimiz tümör ekimi deneyleri, kas dokusunda bu iki mekanizmanın aktifleştiğine dair belirtiler sunuyor. Çalışmamızda bu mekanizmalarda görev alan proteinlerin fonksiyonlarına odaklandık. Kas hücre kültüründe gerçekleştirdiğimiz deneylerimiz bu mekanizmanın uyarılması durumunda hücrelerde ciddi derecede küçülme meydana geldiğini gösterdi. Ayrıca bu mekanizmaların farelerin kas dokularında aktifleşmesi de yine kas kütlesinde azalmaya neden olmaktadır. Bu sonuçlar, tümörler tarafından uyarılması durumunda bu mekanizmaların kas kaybında doğrudan rol alabileceğini gösteriyor.”
“Kanser hastalarının kas biyopsi örnekleri incelendi”
Bu konuyla ilgili araştırmalarına yurt dışındaki çalışmalarını tamamlayıp 2017’de Türkiye’ye döndüğünde başladığını söyleyen Dr. Kır, araştırmanın yaklaşık 6 yıl sürdüğünü belirtti. Dr. Öğretim Üyesi Kır, çalışmayı 4 doktora öğrencisi, 1 doktora sonrası araştırmacı ve 1 lisans öğrencisi olmak üzere 7 kişilik ekiple birlikte sürdürdüklerini belirterek, yayınlanan bilimsel makalenin birinci yazarlarından da olan doktora öğrencileri Şevval Nur Bilgiç ve Aylin Domaniku’nun araştırmada en çok sorumluluk alan öğrenciler olduğunu vurguladı. Kanser hastalarından toplanan dokuların incelenmesi için Belçikalı 3 bilim insanının da çalışmaya dahil edildiğini aktaran Dr. Kır, çalışmada kanser hastalarının kas biyopsi örneklerinin incelendiğini, kültürlenmiş kas hücrelerinde moleküler düzeyde deneyler gerçekleştirildiğini, genetiği değiştirilmiş (transgenik) fareler üzerinde tümör ekimi deneyleri yapıldığını bildirdi.
“Araştırmada hangi bulgular elde edildi?”
Dr. Öğretim Üyesi Serkan Kır, araştırmada elde ettikleri bulguların, tümörün varlığı durumunda “OSM” ve “EDA2R” proteinlerini içeren iki farklı mekanizmanın kas dokusunda aktifleştiğini, bu mekanizmaların ikisinin de kas kaybını doğrudan uyarabildiğini gösterdiğini anlattı. Sonuçlarda kas dokusunda birbirlerini de uyarabilen bu mekanizmaların kas kaybını daha da dramatik hale getirdiğine dikkati çeken Kır, mekanizmada yer alan hormon benzeri bir proteinin, kansere bağlı olarak kanda artış göstermesiyle kas dokusu üzerindeki etkisinin tetiklendiğini gözlemlediklerini aktardı. Dr. Kır, genetiği değiştirilmiş ve mekanizma genlerinin (OSM, EDA2R ve NIK) ortadan kaldırıldığı farelerde yapılan tümör ekimi çalışmalarının ise bu mekanizmaların kas kaybında önemli roller üstlendiğini gösterdiğine değindi. Mekanizma genlerinin yokluğunda, farelerin tümörlere bağlı kas kaybına karşı direnç kazanmayı başardığından söz eden Dr. Serkan Kır, “Çalışmamızda kas kaybında rol alan yeni moleküler mekanizmalar keşfettik. Takip eden araştırma projelerimizde bu mekanizmalarda görev alan proteinleri hedefleyerek kas kaybının önlenmesini amaçlıyoruz.” diye konuştu. Dr. Kır, genetiği değiştirilmiş fareler üzerinde yapılan deneylerin tamamlandığını söyledi. Bundan sonraki aşamalarda keşfedilen mekanizmaları hedefleyen ilaçların geliştirileceğinin altını çizen Kır, “Bunlar öncelikle tümörlü farelerde test edilecek. Ondan sonraki süreç, tedavi araçlarının klinik çalışmalarla kanser hastaları üzerinde denenmesinden oluşuyor.” bilgisini paylaştı.
“Kas hastalıkları ve yaşlanmaya bağlı kas kaybında da aktif rol oynayabilir”
Dr. Öğretim Üyesi Kır, araştırmalarının Türkiye’ye ve dünyaya sunacağı katkıya yönelik şu değerlendirmelerde bulundu: “Çalışmamız, kansere bağlı kas kaybını tetikleyen iki yeni mekanizmayı aydınlattı. Elde edilen yeni bilgilerle tedavi araçlarının geliştirilmesine katkıda bulunmuş olduk. Bu bilgilerle tüm dünyada yeni çözümlerin yaygınlaşması da muhtemel görünüyor. Keşfettiğimiz mekanizmaların başka hangi görevleri olduğuna dair çalışmaya devam ediyoruz. Çalışmanın farklı kas hastalıkları ve yaşlanmaya bağlı kas kaybı süreçlerinde de aktif rol alacağı düşünülüyor. Hedeflerimiz arasında bu mekanizmaların kansere bağlı kilo ve kas kaybı dışında yaşlanma ve tip 1 diyabete bağlı kas kayıplarındaki rollerini incelemek de bulunuyor.”
Dr. Serkan Kır, bu alanda var olan bilgi eksikliğinin giderilmesinin çalışmalarının dünyanın en önemli bilim dergilerinden biri olan Nature’da yer almasını sağladığını belirterek şu açıklamaları kaydetti; “Baştan sona Türkiye’de yürütülmüş, Koç Üniversitesi çatısı altında gerçekleştirilmiş bir araştırmanın “Nature”da yayımlanması hem bizler hem de ülkemiz açısından bir gurur kaynağı. Çalışmamızın Türkiye ve dünyada yürütülecek daha fazla araştırmaya ilham olmasını umuyoruz.” (Kaynak: AA)