Bilim dünyası, 100 yaşını aşmış kişilerden sağlık ve yaşam tarzı önerileri alma konusunda temkinli olunması gerektiğini vurguluyor. Dünyanın en yaşlı insanı Maria Branyas Morera’nın 117 yaşında hayatını kaybetmesi, uzun yaşamın sırlarını arayan birçok kişiyi harekete geçirdi. Ancak, bilim insanları bu konuda oldukça farklı bir görüş sunuyor.
Yaşlılık ve Uzun Ömür: Şans mı, Genetik mi?
Brighton Üniversitesi’nden Biyogerontoloji Profesörü Richard Faragher, bazı insanların neden 100 yaşını aştığını hala tam olarak anlamadıklarını belirtiyor. Bu konuda iki ana teori bulunuyor. Birincisi, uzun ömürlü olmanın büyük ölçüde şansa bağlı olduğu yönünde. Faragher, 100 yaşını geçen kişilerin belirli alışkanlıkları sayesinde uzun yaşadıklarına inanmanın, “hayatta kalma önyargısı” adı verilen bir mantık hatası olduğunu ifade ediyor.
İkinci teori ise bu kişilerin genetik olarak daha dayanıklı olmaları. Bu teoriye göre, uzun ömürlü kişiler, belirli genetik özellikler sayesinde daha sağlıklı ve dayanıklı olabiliyorlar. Faragher, her iki teorinin de aynı uyarıyı içerdiğini belirtiyor: “100 yaşını geçenlerden sağlık ve yaşam tarzı önerisi almayın.”
Sağlıksız Alışkanlıklar ve Uzun Ömür
Faragher, The Guardian gazetesine verdiği röportajda, uzun yaşamış kişilerin çoğunda sağlıksız yaşam tarzlarının gözlemlendiğini belirtiyor. Bu kişilerin fazla egzersiz yapmaması, sağlıksız beslenmeleri ve hatta sigara içmeleri gibi alışkanlıklarının, bilimsel verilerle çeliştiğini ifade ediyor. Bu da, bu kişilerin ya şanslı olduklarını ya da genetik açıdan donanımlı olduklarını gösteriyor.
Cinsiyetin Rolü ve Sağlık Sistemi Etkisi
University College London’dan Genetikçi Prof. David Gems ise cinsiyetin de uzun ömür üzerinde önemli bir etkisi olduğunu vurguluyor. Kadınların, erkeklere göre daha yavaş yaşlanması, onların uzun yaşamasında etkili bir faktör olarak görülüyor. Ancak, Prof. Gems de şansın önemli bir faktör olduğuna dikkat çekiyor.
Uzmanlar, bireysel düzeyde şansın yanı sıra, sağlık hizmetleri ve hijyen koşullarındaki iyileşmelerin de insanların yaşam beklentisini artırdığını belirtiyor. Uluslararası Uzun Ömür Merkezi Başkanı David Sinclair, yaklaşık 100 yıl önce, çocuk ölümlerinin azalmasıyla birlikte yaşam beklentisinde önemli bir artış gözlemlendiğini dile getiriyor. Ancak, Sinclair, 100 yaşını geçmiş kişilerin genellikle yalnız bir yaşam sürdüğünü ve bu durumun, yaşam kalitelerini olumsuz etkilediğini de hatırlatıyor.
“Gerçek, her zaman göründüğü kadar olumlu değildir,” diyen Sinclair, uzun ömürlülüğün sadece iyi genler ve doğru alışkanlıklarla değil, aynı zamanda toplumsal ve sağlık sistemlerindeki gelişmelerle de yakından ilişkili olduğunu belirtiyor.