Gerçek şu ki, hayatta stresten kaçınamayız. İş, sosyal ilişkiler, aile içi çatışmalar gibi hayatımızın stres yaratan alanları etrafında sınırlar oluşturarak stresi azaltabiliriz. Ancak günlük hayatta her zaman bir çeşit akut stresle karşılaşırız. Stresi yönetmeyi ve temel seviyeleri düşük tutmayı öğrenmek, fiziksel ve zihinsel sağlık için son derece önemlidir. Hele ki hamilelik sırasında bu çok daha fazla olmalıdır.
Hamilelik sırasındaki stres, gelecekteki bebeğinizin sağlığını belirlemede kritik bir rol oynar. Ve bir annenin hamilelik sırasındaki stres düzeylerinin dünya çapındaki çocukların %10-35’ini etkilediği tahmin edildiğinden, bu durum, zayıf beyin gelişimine, psikiyatrik durumlara, bağımlılığa, depresyona, duygudurum bozukluklarına ve diğer sağlık koşullarına katkıda bulunabilir.
Yakın zamanda yapılan araştırmalar, bir annenin hamilelik sırasında yaşadığı stresin, doğmamış çocuğunun beyin gelişimiyle, özellikle de çocuğun amigdalasının işleviyle ilişkili olduğunu bulmuştur.
Bu, büyük ölçüde strese tepki olarak üretilen bir hormon olan kortizol üretimi ile belirlendi. Hamilelik sırasında daha yüksek kortizol üretimi, beynin bu bölgesinin gelişimini ve vücudunuzun ve uzuvlarınızın hareketinden ve koordinasyonundan büyük ölçüde sorumlu olan putamen gibi beynin diğer bölgeleriyle bağlantısını tehlikeye atmaktadır.
İlginç bir şekilde, stresin doğmamış bebek üzerindeki etkisi kadın ve erkek fetüsler arasında farklılık gösterir. Çalışma, erkek bebeklerin hamilelik sırasında annelerinde yüksek düzeyde strese ve stres hormonu kortizole maruz kaldıklarında amigdalalarının gerçek yapısında değişiklikler yaşadığını tespit ettiler.
Erkekler amigdala yapısında değişiklikler yaşarken, kızlar bunun yerine amigdalalarının beyinlerindeki diğer yollara bağlanma biçiminde değişiklikler yaşadılar.
Kızlar, hamilelik sırasında aynı yüksek maternal kortizol seviyelerine maruz kaldıklarında, amigdalaları ve putamenleri arasında erkeklere göre daha büyük bağlantılar kurabildiler. Bu, duygusal düzenleme ve sosyal yeteneklerinin, hamilelikte düşük stres seviyelerini koruyan annelerine daha az bağımlı olduğu anlamına geliyor.
Belirli hormonları nasıl saldıkları konusunda her cinsiyet arasındaki farklılıklarla potansiyel olarak açıklanan bu farklılıklara rağmen, hem kadınların hem de erkeklerin hamilelik boyunca daha düşük anne stresinden etkilendikleri bulundu.
Ancak stresli olma konusunda strese girmeden önce, çalışmanın oldukça küçük olduğunu ve bu bulguları doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtmek gerekir.
ENDİŞELİ VEYA DEPRESİF DAVRANIŞLAR
Stresin doğmamış bir bebek üzerindeki etkilerini inceleyen bir başka çalışmada, gelişim sırasında kortizole daha fazla maruz kalmanın, kız bebekleri 2 yaş civarında daha fazla endişeli veya depresif davranış riski altına soktuğu tespit edildi. Hamilelik sırasında gelişen beyin bölgeleri arasındaki daha güçlü bağlar, duyguları içselleştirme olasılıklarını artırdı ve duyusal işleme yeteneklerini değiştirdi.
Duygudurum ve anksiyete bozukluklarının kadınlarda erkeklere göre iki kat daha yaygın olduğunu biliyoruz ve bu önemli bir katkıda bulunan faktör olabilir. Annenin gebelik deneyimi ve stres düzeylerinin, çocuğunun ruh sağlığı sonuçlarını ve sosyal ilişkilerini etkilemede önemli bir rol oynayabileceği görülmektedir.
HAMİLELİK SIRASINDA STRESİ NASIL AZALTABİLİRSİNİZ?
- Akdeniz diyeti gibi vücuttaki iltihabı azaltmaya yardımcı olabilecek diyetler vardır ve bunu vücudunuzdaki stresi azaltmak için iyi bir çözüm haline getirir.
- Hafif egzersiz gibi yaşam tarzı faktörleri hamilelik sırasındaki stres seviyelerini azaltabilir.
- Bağırsak sağlığımız ile ruh halimiz veya stres seviyemiz arasındaki yakın ilişki hakkında bildiklerimiz göz önüne alındığında, bağırsak-beyin eksenimizin hamilelikte stresi yönetmeye yardımcı olması şaşırtıcı değildir.
- Probiyotiklerin, annenin bağırsağında bakteri dengesini geri yükleyerek anksiyete veya depresyon semptomlarını azalttığı ve anne stresini ve kortizol düzeylerini düşürdüğü bulundu.
Hamilelik sırasında ne yemeli ve ne yememeli konuşmaları annenin sürekli baskı altında olmasını sağlar stres seviyelerine büyük katkıda bulunabilir.