Gündem

YA İÇİMİZDEKİ ŞİDDET

YA İÇİMİZDEKİ ŞİDDET
Avazı çıktığı kadar bağırarak “Karşıyım…” diyor. Önüne çıkan her fırsatta, nerede konusu açılsa, öyle bir karşı çıkıyor ki tutabilene aşk olsun.

Bir zaman sonra, bir de bakıyorsun ki ne kadar kınamış “karşıyım” demişse, aynısını daha yüksek dozda kendisi yapıyor veya yapmak için ortam kolluyor.

Bildiğimiz klasik örüntü; İş yerinde patronu tarafından ezilen aşağılanan birey orada yaşadığı yetersizlik duygusuyla baş edebilmek için genellikle evde kendisinden daha zayıf olduğunu düşündüğü eşine, eş çocuğuna, çocukta okulda ya da sokakta arkadaşlarına şiddet uygular.
Eğitim, konum, statü, entelektüel düzey değişse de döngü değişmiyor..

*

Literatürde şiddet kavramına dair farklı tanımlara rastlıyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) güncel tanımıyla şiddet “sahip olunan gücün, fiziksel ve ruhsal yaralanmaya ya da kayba neden olacak biçimde bir başka insana, kendine, bir gruba ya da topluluğa doğrudan ya da dolaylı yolla uygulanmasıdır.’’
Yani şiddet; sahip olunan gücün amaçlı, kasıtlı olarak, karşı tarafta baskı oluşturmak, onu sindirmek için bedensel ve ruhsal zarar verecek şekilde kullanılmasıdır.

Eminim sağlık kurumlarında çalışıp bu tanımla bire bir örtüşen davranışlarla karşılaşmayanımız yok denecek kadar azdır.
Vahim olan, şiddet davranışı hastadan gelince en yüksek perdeden karşı çıkanlar, nedense idareden, amirden, çalışma arkadaşından gelince ya seyirci kalıyor ya da ortak oluyor.
Mobbing, çatışma, iş barışının bozulması ya da adına daha havalı her ne derseniz deyin, karşı karşıya olduğumuz durum buz gibi şiddettir.
Medeni ve insani olmanın gereği, kategorize etmeden kimden geldiğine ve boyutuna bakmaksızın şiddetin her türlüsüne karşı durmaktır.
*
Normal yolların ve mevcut sistemin sorunlara adil ve hızlı çözümler getireceğine ilişkin inancımızın olmaması, kurumlara ve idarecilere göre değişkenlik gösteren kurallar, bir diğer anlamıyla kuralsızlık (anomi) nedeniyle yaşanan uyumsuzluklar ve sorunlar, çalışanların sistematik biçimde değersizleştirilmesi, şiddetin bir nedeni olabileceğini gösterse de, hiçbir zaman şiddete başvurmayı yasal ve meşru bir zeminde tartışacağımız anlamına gelmiyor.
*
Hemen her gün yaşadığımız derin tedirginlikle,
bizim de aynı durumda kalacağımıza dair uğursuz önsezilerimizle,
şiddetin her şekliyle son hız “normalleştiği” bir sistemde,
sormamak elde değil;
Yaptığı her uygulama ile giderek yapısallaşan ve kalıcı bir şiddet kültürünün oluşmasına katkı sağlayan yöneticilerin, sözde bizi şiddete karşı korumak için çıkardığı yasa,
fiili olarak bizi kime karşı koruyor?
Bizi kendisinden koruyacak mı?

Vildan Aydın
İSAHED Yönetim Kurulu Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu