Gündem

“Sessiz Katil” Hipertansiyon 2025 Yılında 1.5 Milyar İnsanı Etkisi Altına Alacak!

Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin 2018 yılına ait  yayımlanan Hipertansiyon Kılavuzu’nda yer alan verilere göre, hipertansiyonun dünya genelinde 2025 yılında yüzde 15-20’lik bir artışla 1.5 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Kardiyoloji uzmanı Doktor Cansu Ebren konuya ilişkin açıklamalarında, halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen hipertansiyonun yetişkin hasta popülasyonunda en sık konulan tanılardan birisi olduğunu, aynı zamanda reçeteli ilaç kullanımının da en sık sebepleri arasında yer aldığını belirtti.

Doktor Ebren, dünyada obezitenin artmasıyla hipertansiyon sıklığının daha da yaygın hale gelmesine neden olacağının altını çizerken, mevcut popülasyonun yaşlanması ve sedanter yaşam tarzının hipertansiyonun  artmasında çok büyük rolü olduğunu kaydetti. Doktor Ebren aynı zamanda hipertansiyonun “sessiz katil” olarak ifade edildiğini vurguladı.

Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kardiyoloji uzmanı Dr. Cansu Ebren’in verdiği bilgiye göre, 18 yaşından büyük kişilerde muayene sırasında doktor  tarafından yapılan tansiyon ölçümünde hipertansiyonun sistolik kan basıncının ³ 140 mmHg ve/veya küçük tansiyon olarak bilinen diyastolik kan basıncının ³90 mmHg bulunması yüksek kan basıncı olarak tanımlanıyor.

Dr. Cansu Ebren, “Hastalık hiçbir semptom vermeden başlayabildiği için tedavisiz kalıyor. Bu durumda başta damar yatağı, kalp, böbrek, göz ve beyne zarar veriyor” şeklinde  konuştu.

 Dr. Ebren, hipertansiyon komplikasyonlarının dünyada her yıl 9,4 milyon kişinin yaşamına mal olduğunu belirtirken aynı zamanda kalp hastalıklarına bağlı yaşam kayıplarının yüzde 45’inden, inmeye bağlı yaşam kayıplarının ise yüzde 51’inden hipertansiyonun sorumlu olduğunu ifade etti. Hipertansiyonun ayrıca, kalp ve damar hastalıkları, inme, kronik böbrek yetmezliği ve atriyal fibrilasyon gelişimi için en önemli risk faktörlerinden biri olduğunu söyledi. 

İstatistiklere göre yetişkinde  hipertansiyon prevalansının ortalama yüzde 30-45 arasında bildirildiğini ve bu prevelansın da yaşla birlikte arttığını söyleyen Dr. Ebren, “60 yaş üzerindeki bireylerde bu rakam yüzde 60’ın üzerine çıkmaktadır. 50 yaş altındaki kadınlarda daha az görülmesine karşın, menopoz sonrasında kadınlarda hipertansiyon görülme sıklığı hızlı bir şekilde artmakta ve erkekleri geçmektedir. 78 yaşında ise genel popülasyonun yüzde 90’ında hipertansiyon ile karşılaşılmaktadır” şeklinde konuştu.

“Yaşlılar üzerindeki etkisi gençlere oranla daha yıkıcı”

Hipertansiyonun yaşlılar üzerindeki etkilerinin gençlere oranla  daha yıkıcı olabildiğini söyleyen Dr. Cansu Ebren, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Hipertansiyon tanılı kişilerde on yıllık majör kardiyovasküler olay yaşama riskinin 24-34 yaş aralığı için yüzde 1’in altında iken; 65 yaş üstünde bu oranın yüzde 30’u aştığına dikkat çekti. Bu nedenle kişinin sağlıklı bir şekilde yaşlanabilmesi için, genç yaşlarından itibaren düzeltilebilir risk faktörlerini minimalize etmesi, erken tanı ve tedavi almasının oldukça önem taşıyor.”

Yakın zamanda yayınlanan bir çalışmanın 30’lu yaşlarda yüksek kan basıncına sahip genç erişkinlerin, 70’li yaşlarına geldiklerinde özellikle erkeklerin daha kötü beyin fonksiyonlarına sahip olduklarını gösterdiğini söyleyen Dr.Ebren, “Bu grupta aynı zamanda demansın da daha fazla görüldüğü tespit edilmiş. Dolayısıyla sadece kalp değil, beyin sağlığınız için de kan basıncınızı belli aralıklarla ölçtürmeli ve yüksek saptanması halinde bir kardiyoloji uzmanına başvurmalısınız. Gençliğinizde kendinize vereceğiniz öz bakım, sağlıklı ve iyi bir yaşlanmanın anahtarı olacaktır” şeklinde konuştu.

“Alınabilecek önlemler arasında en etkilisi sigarayı bırakmak”

Genel kardiyovasküler riski azaltmada en etkili faktörlerden birinin sigaranın bırakılması olduğunun altını çizen Kardiyoloji uzmanı Dr. Cansu Ebren, hipertansiyondan korunma adına alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

“Tütün ve tütün ürünlerinin bırakılması konusunda bireyler mutlaka teşvik edilmelidir. Kişi fazla kilolu ise kendi ideal vücut ağırlığına inmesi veya en azından ağırlığının minimum yüzde 5-10’u kadar kilo vermesi gerekmektedir. Tuz tüketimine mutlak surette dikkat edilmeli ve günlük sodyum alımı 2-2.4 gram (5-6 gram tuz) ile sınırlandırılmalıdır. Sağlıklı bir yaşam için Akdeniz tipi beslenme modeli benimsenmeli, sebze-meyve ağırlıklı, az yağlı, tam tahıllı besinlere öncelik verilmeli ve haftada en az iki kez balık tüketilmelidir. Sedanter yaşamdan kaçınmak, haftanın en az 5 günü 30 dakikadan az olmayan, kişinin yaşına ve fiziksel durumuna uygun düzenli egzersiz yapılması çok önemlidir. Konunun ruhsal tarafına da bakacak olursak, meditasyon, yoga gibi gevşeme tekniklerinin uygulanması veya gereklilik halinde davranış kalıplarının düzeltilmesine yönelik psikoloterapi destekleri ile kişinin stresini daha iyi yönetmesi hiç şüphesiz hayat kalitesini arttırmasına yardımcı olacaktır.”

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu