Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Basın Komisyonu Üyesi Dr. Emine Gezer, köşe yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Dünyada olduğu gibi ülkemizde de 2 yılı aşan bir süredir Covid-19 pandemisini yaşamaktayız. Pandemi 2 yıl boyunca vaka sayılarında artma ve azalmalarla süren dönmeler halinde seyretmektedir. Geçen zaman içerisinde virus de farklı mutasyonlar göstererek değişikliğe uğramıştır.Tüm bu değişikliklere rağmen hala pandemi etkisini sürdürmektedir. Elbette bu zorlu süreç dünyada olduğu gibi ülkemizin de ekonomik ve sağlık sistemini olumsuz etkilemiştir. Ülkeler kendi ekonomik, sağlık düzeylerine göre bu dönemi en az hasarla atlatabilecek önlemleri ve tedbirleri almaya çalışmışlardır.
Tüm önlem ve tedbirlere rağmen dünyada resmi rakamlara göre 490 milyon kişi covid-19 hastalığına yakalanmış ve 6.150.000 kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bu rakamlar bile pandeminin etkilerinin ne kadar yıkıcı olduğunu göstermektedir. Tüm dünyada yeterli sağlık hizmetine ulaşamayan, bağışıklama hizmetlerinden yaralanamayan toplumları da göz önüne alırsak aslında çok daha büyük yıkımın olduğu da aşikardır.
Hala kesin bir tedavisi bulunamayan bu viral enfeksiyonun etkeninin çok kısa sürede tanımlanması ve geçmiş tecrübelerimizin birikimiyle 1 yıl gibi kısa sürede birden fazla teknikle geliştirilen aşılarının bulunması ve üretilmesi, belki de pandeminin seyrini değiştiren en önemli etken oldu. Kaldı ki Dünya Sağlık Örgütü de aşılama çalışmalarına hız verilmesini, tüm dünyada aşıya erişimin kolaylaştırılması gerektiğini sürekli vurgulamıştır. Hiç şüphesiz salgınlar ancak bulaş yollarının engellenmesi ve toplumsal bağışıklamanın arttırılması ile durdurulabilmektedir.
Ülkemizde iki yıl önce pandemi süreci başlarken tüm sağlık çalışanları alkışlanmış, birer kahraman gibi karşılanmıştık. Geçen süre içinde sağlık sisteminde oluşan tüm aksakların sorumlusu gibi görünsek de hala gerçek hayatın Beyaz önlüklü kahramanlarıyız aslında. Şu an pandeminin yükü hafiflemiş gibi görünse de 2 yıldan uzun süredir kendi sağlık savaşımızı verdiğimiz gerçeği asla unutulmamalıdır. Bu savaş içinde her sahada fedakarca görev yapan hekimler, sağlık çalışanları hepsi pandeminin birer kahramanıdır.
Aile hekimleri ve Aile sağlığı olarak bizler de en ön safta yerimizi aldık ve ilk pandemi ilanından bu yana her türlü göz ardı edilmemize rağmen görev ve sorumluluklarımızı yerine getirdik. Bizler koruyucu sağlık hizmetlerini sunmaya devam ederken, aynı zamanda pandemi boyunca hastanelerde aksayan tedavi edici poliklinik hizmetlerini de aksatmadan yerine getirmeye devam ettik. Üstelik hiç bir esnetilmiş veya vardiyalı çalışma imkanlarından yararlanmadık.
Bu dönem boyunca koruyucu sağlık hizmetlerimizde hiçbir aksaklık yaşatmadık. Bebek, çocuk, gebe izlemlerimizde ve aşılama oranlarımızda hiçbir gerileme olmadan, tüm çalışmalarımızı sürdürdük. Dünya Sağlık Örgütü bazı ülkelerde rutin bağışıklama oranlarında düşüşler olduğunu açıklamasına rağmen bizler ülke bağışıklama oranlarımızı aynı seviyede tutmayı başardık . Pandeminin ilk zamanlarında ailelerin endişelerini anlayarak Aile Sağlığı Merkezlerimizde güvenli aşılama yerleri, zaman dilimleri oluşturarak çalışmalarımızı devam ettirdik.
Sağlık Bakanlığının açıklamasından çok önce Aile Sağlığı Merkezlerinde güvenli çalışma sistemi oluşturup, triyaj uygulaması yaptık. Maalesef tüm bunları oluştururken kişisel koruyucu ekipmanlarımız, dezenfektan gibi ihtiyaçlarımız karşılanmadı. Farklı illerde farklı uygulamalar ile karşı karşıya kaldık. Pandeminin ilk dönemlerinde bu ekipmanlara ulaşmamız oldukça zordu. Neredeyse para ile dahi ulaşamadığımız zamanlar oldu. Aile hekimleri, Aile sağlığı çalışanları kamu hizmeti verirken, kendilerini koruyacak malzemelerden yoksun bir şekilde çalışmak zorunda kaldı .Bir süre bu ekipmanlar gönderildiyse de Pandemi sürüyor olmasına rağmen şu anda da hala bu ekipmanlar gönderilmemektedir.
Covid-19 aşıların ülkemize gelmesiyle birlikte çok önemli bir görev daha Aile hekimlerine verildi. Elbette bağışıklama çalışmaları, pandeminin seyrini belirleyen çok önemli bir unsur oldu. Önce sağlık çalışanları ile başlayan aşılama sürecimiz, yaşlara göre ilerleyen bir şekilde tüm topluma yaygınlaştırıldı. Bu süreç içinde Aile hekimleri ve tabi ki Aile sağlığı çalışanı hemşire, ebeleri çok büyük fedakarlık ve toplum sağlığı bilinci ile çalışarak, kısa bir sürede bağışıklama çalışmalarını gerçekten büyük bir özveri ile yürüttüler ve milyonlarca doz aşı yaptılar. Geldiğimiz noktada, hatırlatma dozları ile aşılama çalışmaları devam etmektedir.
Salgının ilk dönemlerinde kamusal hizmet sunan Aile hekimleri ve Aile sağlığı çalışanları hastalandıkları takdirde, izolasyon sürecinde yerine vekalet edecek kişi olmadığı takdirde hak ediş kaybına uğradı. Bu durum daha sonraki dönemde göz önüne alınmış ve hak ediş kaybı yaşanmamıştır. Ancak şu anda tekrar izolasyon süreci ile ilgili yeni düzenleme yapıldığı belirtilmektedir.
Covid-19 pandemisinde hastalığa yakalanan tüm sağlık çalışanları gibi biz Aile hekimliği çalışanları için de bu sürecin meslek hastalığı olmasını , bu hastalık nedeniyle hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanlarının ardında bıraktığı yakınlarının acılarına bir nebze fayda olabilmesi amacıyla şehit statüsünde değerlendirilmesini istedik, ancak bu konuda bir gelişme yaşanmadı maalesef. İki yıl içerisinde bir çok meslektaşımızı, sağlık çalışanını çok erken yitirdik.
Tüm bu süreç devam ederken 2021 yılının Temmuz ayında biz Aile hekimleri ve çalışanları çok büyük bir sürprizle karşılaştık. Böylesi bir dönemde böylesi çalışmaları yapan, koruyucu sağlık, tedavi edici sağlık her alanda çalışan bizler, ne yazık ki yeni bir Ödeme Sözleşme Yönetmeliği ile karşılaştık. Evet yeni yönetmelikte öyle maddeler vardı ki hepsi bir birinden farklı sürprizlerle doluydu. En önemli sürpriz maddelerinden biri ise, bu pandemi döneminde hak ediş kayıpları yaşamamız olacaktı.
Ne tekim ağustos ayında birçok hekim ve aile sağlığı çalışanı hak edişlerinde kayıplar yaşadı. İnanması çok zor ama gerçekti. Bir önemli maddesi de iş güvencemizin çok kolaylıkla ortadan kaldırılması idi. Ama tüm bunları söylemek, dile getirmek de elbette cezalandırılmalı idi. Bu yönetmelik ile de o da gerçekleşti. Ödül, mükafat beklememiştik ama böylesi bir ceza yönetmeliğini de hak etmemiştik. Elbette bu yönetmelik kabul edilebilir değildi ve biz de kabul etmedik. Bu yönetmeliğin geri alınması için Ağustos ayından itibaren, istemesek de iş bırakma hakkımızı kullanarak sesimizi duyurmaya çalıştık. Sesimiz duyulana kadar, hak ettiğimiz değeri alana kadar da devam etmeye karalıyız.
Aile hekimliği çalışanları bu pandemi sürecinin görülmeyen, kim bilir belki de görülmek istenmeyen, ama bu süreçte hiçbir görevini aksatmadan yerine getirmesine rağmen son çıkarılan Ödeme Sözleşme Yönetmeliği ile bir şekilde cezalandırılan bir unsuru olmuştur. Böylesi göz ardı edilmesine rağmen Aile hekimliği halk sağlığının kilit taşını oluşturmaktadır. En kısa zamanda gerekli önem ve değerin verileceği toplum olarak daha sağlıklı, bir gelecek dileğiyle.”