Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Profesör Dr. Ahmet H. Alpaslan, 20 yılı aşkın süredir mücadele ettiği kalp rahatsızlığına karşı verdiği direnişi sonunda kazandı. Kalp yetmezliği teşhisi sonrası yaşama tutunmak için 4 yılı aşkın bir süre yapay kalp desteğiyle hayatını sürdüren 3 çocuk babası Alpaslan, mesleğini asla bırakmadı. Hem doktorluk hem de akademik görevlerini sürdüren Alpaslan, umutların azaldığı bir dönemde, Babalar Günü’nde gelen organ bağışı haberiyle hayata yeniden merhaba dedi.
Mudanya Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Alpaslan’ın yıllardır beklediği uygun kalp, Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde tedavi gördüğü dönemde bulundu. Durumunun ağırlaşması üzerine dört ay önce hastaneye yatırılan Alpaslan, yeni bir ameliyata hazırlanırken beklenmedik bir gelişme yaşandı. Babalar Günü olan 16 Haziran’da, uygun donör bulunduğu bildirildi.
Nakil operasyonu, Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Yüksek İhtisas Kalp Yetmezliği Kliniği Eğitim Sorumlusu ve aynı zamanda TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Ümit Kervan ile ekibi tarafından başarıyla gerçekleştirildi. Yıllar süren bekleyişin ardından yeni kalbine kavuşan Prof. Dr. Alpaslan, hem ailesine hem de hastalarına umut verdi.
Ülkemizde yaklaşık bin 500 kişi nakil listesinde
Prof. Dr. Ümit Kervan, “Hastamızın 2003 yılında ilk şikayeti ritim bozukluğu ile başlıyor. Daha sonra kalp yetmezliği gelişiyor, kalbinde büyüme oluyor. Artık ilaçlara, tedavilere cevap vermeyince 2020 yılında ileri dönem kalp yetmezliği nedeniyle kalp destek sistemi dediğimiz yapay kalp cihazı takılıyor. Yapay kalp cihazıyla yaklaşık 4 yıldır takipliydi hastamız. Kalp nakil listesine de alınmıştı. Biliyorsunuz ülkemizde de dünyada da en büyük sıkıntı organ bağışının yeterli olmaması. Ülkemizde yaklaşık bin 500 kişi nakil listesinde bekliyor ama maalesef biz ancak 100 civarında kalp nakli yapabiliyoruz. Hastalarımızın bir kısmı yoğun bakımlarda, yapay kalp cihazları ya da ilaçlarla birlikte dört gözle, umutla organ bekliyor. Donör olarak uygun olduğu belirlenen kişilerin ailelerinin ancak 4’de 1’i bunu kabul ediyor. Bu hastamız da 4 yıldır bu şekilde kalp bekliyordu” diye konuştu.
Babalar Günü’nde büyük bir hediye olarak hastamıza kalp nakli yaptık
Beklenen haberin tam da babalar gününde geldiğini kaydeden Prof. Dr. Kervan, şunları aktardı: “Gerçekten de gönlü büyük bir aile, genç yaşta bir evlatlarını kaybettiler bir kazada ve organlarını bağışladılar. Babalar Günü’nde büyük bir hediye olarak hastamıza kalp nakli yaptık. Çok şükür ameliyat gayet başarılı geçti. Hastamıza o gün ‘Evet organ uygun, artık ameliyata alabiliriz’ dediğimizde o anki duyguları, yüzündeki ifadeyi tarif edemem. Bizlerin de bu mesleği belki de yapmamızı sağlayan en büyük motivasyon kaynağı o hastalarımızın o umut dolu bakışları oluyor. Hastamız ilk uyandığında solunum cihazındaydı, farkındaydı, ameliyatın iyi geçtiğini ve kalbin iyi çalıştığını söylediğimde gözyaşları geldi. Tabii solunum cihazında olduğu için konuşamıyordu. Sabah cihazdan ayırdık, herkese teşekkür etti”
Bir babanın kurtuluşu, hayata dönüşü ile ilgili bir süreç olduğunu biliyorlardı
Kendisinin de bir kız, bir oğlan çocuğu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kervan, babalar günü sabaha karşı 4’de organ bulundu haberinin geldiğini ve evden çıkarken çocuklarının uyuduğunu belirterek o duygulu günü şu cümlelerle anlatarak sözlerini tamamladı: “Ameliyat akşam 8’de bitti. Bir babanın kurtuluşu, hayata dönüşü ile ilgili bir süreç olduğunu biliyorlardı, onlar da tabii çok mutlulardı ve 12 saatlik bir gecikmeyle biz Babalar Günü’nü kutlamış olduk. Dünyadaki en büyük konfor, kendi ihtiyacımızı karşılayabilmek, eğer mutfaktan bir bardak suyunuzu alabiliyorsanız en büyük konfora sahipsiniz. Kalp yetmezliği hastaları öyle durumlar oluyor ki mutfağından bir bardak suyu dahi alamıyorlar. Kalp naklinden sonra ise işlerinin başına dönüp topluma karışıyorlar. Çocukluk döneminde kalp nakli yaptığımız, daha sonra üniversite kazanıp bitiren hastalarımız var. Nakil bekleyen hastalarımızın yakınlarının hayatı da değişiyor, bazen diğer evlatlarını komşularına emanet edip burada hastasının iyileşmesi için çırpınıyor. Yani bir hastanın değil toplumun hayatını etkiliyorsunuz. Bu bağışta bulunduğunuz an, sadece bu hastalar bundan faydalanmış olmuyor, nakil yapıldığında bir kişiyi değil belki de yüzlerce kişiyi kurtarmış oluyorsunuz, büyük bir sevap kazanmış oluyorsunuz”
4 kişiye daha hayat oldular
Nakil ameliyatından sonra hastanedeki tedavisi halen devam eden Prof. Dr. Ahmet Alpaslan’ın eşi Ayşe Alpaslan ise Demirören Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, 4 yıldır beklenen o anın Babalar Günü’nde gerçekleşmesini mucize olarak nitelendirerek şunları söyledi: “Eşim hekim ve 25 yıldır da aktif çalışan bir hekim. Son 5 yıldır kalp destek cihazı kullanıyordu ama buna rağmen çalışmayı bırakmadı. Son 4 aydır artık acil nakil listesinde bekliyordu. Son aşamada biraz umudumuzu kaybetmeye başlamıştık, yeni bir ameliyatın eşiğindeydi durumu kötüleştiği için. Bir sürpriz, bir mucize oldu bizim için. Şükürler olsun ki Babalar Günü’nde eşim nakil oldu. 3 evladımız var, hem çocuklarıma, hem babalarına, hem de bana dünyanın en güzel hediyesi oldu. Kalbi veren kişi de muhtemelen genç biriydi. Onun ailesine de çok teşekkür ediyorum, hem de büyük sabır diliyorum. Ama verdikleri bu doğru kararla hem eşime hem de onun dışında 4 kişiye daha hayat oldular, umut oldular”
Organ bağışı ile ilgili yanlış algılar yıkılmalı
Alpaslan, aylardır hastanede olduklarını ve kalp nakli bekleyen pek çok hasta ve yakınının bekleyişine şahit olduklarını anlatarak “Biz ilk geldiğimizde koridorlarda dolaşan, cıvıl cıvıl genç hastalar, çocuk hastalar vardı. Şu an yoğun bakımda olanlar var ve bugün onların yakınları ile göz göze geldiğimde, gözleri dolarak ‘Çok sevindik’ dediler. Ben de ‘Size de nasip olur inşallah’ diyebildim. Burada mesele sadece benim eşim değil. Organ bekleyen çocuklar var, gençler var. Onların geleceği var. Aslında geleceğini bekliyorlar, onlarla beraber hem yakınları hem de bir sürü insan aslında nakil bekliyor. Bu yüzden organ bağışı ile ilgili toplum olarak yanlış algılarımızı yıkmamız gerekiyor. Beyin ölümü gerçekleşmiş birinin nakil bekleyen hastalar için ‘feda edildiği’, beyin ölümü gerçekleşen biri aslında yaşamına devam edebilirmiş gibi yanlış bir algı oluşturuluyor. İnsanın bilime ve doktoruna güvenmesi gerekiyor. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmış ülkelere baktığımızda, organ bağışının ne kadar yaygın olduğunu görüyorsunuz. Ülkemizin de bunu hak edecek bir ülke olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerini noktaladı.