Ana Sayfa Arama
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Bebekteki Anomalinin Bildirilmemesi Hak İhlali Sayıldı: AYM’den Önemli Karar

Anayasa Mahkemesi (AYM), doğum

Anayasa Mahkemesi (AYM), doğum öncesinde bebekte tespit edilen anomalinin ailesine bildirilmemesini, “maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı”nın ihlali olarak değerlendirdi. Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, 2007 yılında K.G. ve M.G. çiftinin sol kolu dirsekten aşağısı olmadan dünyaya gelen bebekleriyle ilgili açtıkları dava reddedilmişti.

Doktorlar Aileyi Bilgilendirmedi

Hamilelik kontrolleri sırasında bebeğin fiziksel durumu hakkında “tam ve sağlıklı” bilgisinin verildiğini ifade eden çift, durumun kendilerinden saklandığını belirterek doktorlar aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açtı.

2016 yılında mahkeme, anomalinin doktorların kusurundan kaynaklanmadığını, fakat anne ve babanın bilgilendirilmemesinde ihmal bulunduğunu ifade etti. Ayrıca, anomalinin tespiti halinde kürtajın mümkün olmadığını ve tedavi seçeneğinin bulunmadığını da gerekçe olarak ekledi.

AYM: Hak İhlali Var

Temyiz başvurusu reddedilen aile, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında güvence altına alınan “maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı”nın ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar, sağlık hizmetlerinde bilgi verme yükümlülüğünün önemini bir kez daha vurguladı.

Kararın Gerekçesinden

AYM’nin kararında, Anayasa’nın 17. maddesinde “herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunun” anayasal güvence altına alındığı, bu kapsamda kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğünün “kamusal yetkilerle donatılmış kişiler” ile “özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alındığı” vurgulandı.

Yargılama aşamasında farklı tarihlerde adli tıp raporları alındığı aktarılan kararda, anomalinin doktorlar tarafından tespit edilmediği, yargısal süreçte bunun bir kusur olarak belirlendiği ancak mahkemece hekimlerin kusurlarıyla ilgili bir değerlendirme yapılmadığı bildirildi.

Anomalinin tespiti halinde bebeğin kürtaj yoluyla tahliyesinin veya tedavisinin mümkün olmadığının adli tıp raporlarıyla ortaya konulduğu ancak bu durumu başvurucuların doğumdan sonra öğrendiği anımsatılan kararda, bunun tazminat hukuku açısından değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

Başvurucuların, anomali nedeniyle “derin bir acı ve elem yaşadıkları” yönünde dava açtıklarına işaret edilen kararda, şu ifadelere yer verildi:

“Yerel mahkeme, anomalinin gebelik sürecinde tespit edilmemesinin bir kusur olduğu sonucuna varmışken bu hususunun başvurucular üzerinde doğurduğu etkiyi ve bunun ne şekilde tazmin edileceğini ortaya koymamış ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir. Bu bağlamda yargısal makamların ilgili ve yeterli gerekçeleri ortaya koymamaları nedeniyle başvurucuların maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”