Küresel hastalıklarla mücadelede önemli rol oynayan aşılara karşı direniş oldukça yüksek. Aşı olmak istemeyen ve binlerce ölüme rağmen Covid-19’u reddeden kişi sayısı halen azımsanamayacak durumda. küresel hastalıklarla mücadele konusunda da tehlike unsuru oluşturan “aşı karşıtlığı” ile ilgili İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nden Uzman Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşiresi Öğr. Gör. Abdullah Gergin, güncel verilerle birlikte değerlendirmelerde bulundu.
Konuyla alakalı öncelikli olarak bireylerin aşı karşıtı olma sebepleri hakkında konuşan İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Abdullah Gergin, “Aşıların kimyasal maddeler içerdiği algısı, insan sağlığını olumsuz etkilediği, şirketlerin aşıları maddi sebeplerden dolayı ürettiği inancı ve aşılar yerine doğal yollardan bağışıklık sağlanabileceği söylemleri aşı karşıtlığına sebep oluyor.” dedi.
“Bir yılda 2-3 milyon insanın ölümü engellendi”
Aşılanma ile birlikte özellikle salgın hastalıklarla büyük başarıların sağlandığını ifade eden uzman çocuk hemşiresi Öğr. Gör. Abdullah Gergin, “DSÖ’nün verilerine göre; 2018 yılı boyunca, Dünya çapında bebeklerin yaklaşık yüzde 86’sı (116,3 milyon bebek) 3 doz Difteri-Tetanoz-Boğmaca (DTP3) aşısı olmuş. Bu aşılar ile son derece ciddi hastalıklar/sakatlıklar ve ölümcül olabilen bulaşıcı hastalıklara karşı korunma sağlanmış olduğunu ifade etmektedir. Yine DSÖ’nün 2018 Mart ayı raporunda, küresel ölçekte bağışıklama ile bir yılda 2-3 milyon insan ölümünün engellendiği belirtilmiştir. Ayrıca, Türkiye’de aşı programında yer alan tüm aşıların ücretsiz olarak uygulanıyor olması bilgisi, aşı karşıtı olan birçok söylemi bertaraf etmeye yetmektedir. Bunun yanında aşı karşıtı iddiaları olanların, bilimsel hiçbir platformda bulunmadıkları ve akademik alanda bu söylemlerini dile getirmedikleri/getiremedikleri; bilimsel geçerliliği olmayan bu iddialarını sadece sosyal medya, gazete ve televizyon programlarında ifade ettikleri bilinen bir gerçektir. Bu veriler incelendiğinde, dikkat edilmediği ve önlem alınmadığı taktirde günümüzde ortaya çıkan ve hayatı durma noktasına getiren Korona virüs salgını ve COVID-19 benzeri hastalıkların artabileceği unutulmamalıdır. Buna örnek olarak ülkemizde Kızamık vakaları, 2016 yılında yüz binde 0,01 iken; günümüzde yüz binde 0,10 düzeyine yükselerek 10 kat artış göstermiştir. Dolayısı ile yapılan çalışmalar incelendiğinde, aşı reddi ile vakaların 50 bine ulaşması durumunda bir Kızamık salgınının meydana gelmesi ihtimalini oldukça yüksektir” şeklinde konuştu.