Ana Sayfa Arama
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Semahat Arsel, Türk Hemşireler Derneği’nin İlk “Onursal Üyesi” Oldu

Vehbi Koç Vakfı’ndan yapılan

Vehbi Koç Vakfı’ndan yapılan açıklamaya göre, Hemşireler Haftası kapsamında; Vakıf, Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları, Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SANERC) ve Türk Hemşireler Derneği tarafından “Küresel Sağlık için Hemşireliğin Güçlendirilmesi” temasıyla sempozyum düzenlendi.

Sempozyum öncesi, Türk Hemşireler Derneği ve Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi tarafından gerçekleştirilen ödül töreninde, Türk Hemşireler Derneği’nin ilk “Onursal Üyesi” Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel oldu.

 

Semahat Arsel, Türkiye’de topluma kaliteli ve güvenli sağlık hizmeti sunulması amacıyla; nitelikli hemşire insan gücü yetiştirilmesine, hemşirelik bilimine, eğitimine, araştırmalara, kanıta dayalı uygulamaların hemşireliğe yansımasına ve mesleğin profesyonel gelişimine verdiği katkıları gerekçesiyle bu unvana layık görüldü.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Semahat Arsel, hemşirelik mesleğinin çok önemli olduğuna, çok hızlı değişen teknolojiye ve yaşam tarzına uyum sağlayabilmesi açısından devamlı güçlenmesi ve desteklenmesi gerektiğine gönülden inandığını belirterek,

“Sadece Vehbi Koç Vakfı’nın değil, bütün hemşirelerin hemşirelik idealine ve mesleğine, bu uğurda kurulmuş Türk Hemşireler Derneği’ne maddi ve manevi destek olmaları çok önemli. Bugünlere kolay gelinmediğini unutmamalıyız. Çalışmaya devam etmeliyiz. Bu onursal üyeliğe beni layık gördüğünüz için tekrar teşekkür ederim.” ifadelerini kullandı.

 

Türk Hemşireler Derneği Başkanı Dr. Azize Atlı Özbaş ise hemşireler olarak Semahat Arsel’e yönelik duygularını Prof. Ahmet İnam’ın sözlerinden alıntı yaparak ifade etmek istediğini aktararak, şunları kaydetti:

“Yaşam ummaya, güvenmeye değer. Onun için değiyoruz yaşama, bize değmiş olan yaşama değmemek olur mu? Bize dokunana biz nasıl dokunmayız? Sayın Semahat Arsel, hemşireliğe, Türk Hemşireler Derneği’ne, pek çok hemşireye, bizlerin elleri ile de sayısız yaşama dokundu. Dokunuşları bize toplumdaki bütün bireyler için; insan merkezli, bütüncü, eşitlikçi, erişilebilir, nitelikli sağlık bakım hizmeti sunmak için mücadele etme gücü verdi.”

 

“Bugün halen gidecek çok yolumuz olduğunu görüyoruz.”

Semahat Arsel, genç yaşlarda başlayan rahatsızlığı ve o tarihlerde, Türkiye’de yeterli derecede sağlık malzemeleri ve hizmeti bulunmaması nedeniyle, Avrupa ve Amerika’da ameliyatlar geçirip, değişik hastanelerde aylarca tedavi gördüğünü aktararak, şu ifadeleri kullandı:

 

“Doktorlar ve hemşirelerle iç içe yaşadım. Bu süre içinde doktor ve yoğun bakım hemşirelerinin hastanın sağlığına kavuşmasındaki önemli rollerini yaşayarak öğrendim. Tabii ki her seferinde bu imkanları kendi ülkemizle karşılaştırdım ve içim sızladı. O tarihlerde bunun en acil el atılması gereken konulardan biri olduğunu hissettim ve yardım etmek istedim. Lakin sağlığım müsait değildi.1974 yılında konuyu babam Vehbi Koç’a aktardım. Ona hislerimi anlattım. Görüşümü destekledi, çalışmalara başladık.

Önce o devirdeki lider hemşireleri Vehbi Koç Vakfı’nda toplayarak Türkiye’deki durumu öğrendik.1974 yılında Vehbi Koç Vakfı’nda yapılan toplantıya katılan lider hemşireler, bu konuya yardımcı olmamız nedeniyle çok duygulandılar ve birlikte çalışacağımıza çok sevindiler. İhtiyaçlar tespit edildi. Amerika’dan ‘Hemşireliğin Esasları’ kitabı getirilerek Vehbi Koç Vakfı tarafından Türkçeye çevrildi. Eğitimci hemşirelerin hazırladıkları ders kitapları finanse edilerek bastırıldı ve okullara dağıtıldı.

 

Hemşirelik ile ilgili çıkması gereken yasanın bir an evvel çıkabilmesi için organize olduk. Bizim uzattığımız eli tutan hemşireler can-ı gönülden çalıştılar, yardımcı oldular. Diğer taraftan Türk Hemşireler Derneği o tarihte de vardı ancak maddi imkanları çok kısıtlıydı. Sonuçta hep birlikte başlattığımız bu girişim ile herkese bir ümit geldi. O günden bugüne hemşirelik mesleği akademik ve nitelik açısından çok gelişmiş olmasına rağmen bugün hâlâ gidecek çok yolumuz olduğunu hepimiz görüyoruz.”

 

“Arsel’in girişimleri, ülkemizdeki hemşireliğin gelişimindeki atlama taşlarını oluşturmuştur”

Dr. Azize Atlı Özbaş, Semahat Arsel’in girişimleri, ülkemizdeki hemşireliğin gelişimindeki atlama taşlarını oluşturduğunu ve hemşirelikte özerkliğin geliştirilmesine çok önemli katkılar sağlayarak, hemşireliği güçlendirdiğini kaydetti.

Semahat Arsel’in, “Vehbi Koç Vakfı Hemşirelik Fonu” ile Türkiye’de hemşirelik mesleğinin dünya standartlarına ulaşması amacıyla pek çok çalışmayı desteklediğini, yurt dışı eğitimleri dahil 10 binden fazla hemşireye eğitim alma olanağı sunduğunu belirten Özbaş, Türkiye’nin ilk ve tek mezuniyet sonrası hemşirelik eğitim merkezi olan Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin (SANERC) hemşirelik mesleğine katkılarını da hatırlattı.

 

Özbaş, Semahat Arsel’in hemşirelik mesleğine sevgisi, ilgisi, anlayışı ve emeğinin kaynağına yönelik pek çok kaynakta ve kendi ifadelerinde genç yaşından itibaren çok sayıda ameliyat geçirmesi ve hemşirelik mesleğinin sağlık sektörü açısından taşıdığı öneme doğrudan tanıklık etmesinin olduğu yer aldığını ifade etti.

Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dekanı ve Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ayişe Karadağ ise dünyanın her yerindeki hemşirelere salgın dönemindeki özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ettiğini ancak Türkiye’deki hemşirelerle ayrıca gurur duyduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

 

“Türkiye nüfus başına ve hekim başına hemşire sayısının en az olduğu OECD ülkesi olmasına rağmen maalesef on binlerce mezun hemşire de atama beklemektedir. Ülkemizdeki hemşireler bu az sayı ile çok iş başardılar. Ancak hemşirelerin de insan olduğunu unutmamak gerekir.

Hemşireler ağır koşullar altında çalışmaktalar; 24 saat kesintisiz çalışma, fazla mesai, güvenli ve nitelikli bakım sağlayabileceklerinden çok daha fazla sayıda hastaya bakmak durumunda kalma, şiddete maruz kalma gibi durumlar onları tüketmekte, umutsuzluğa sürüklemekte ve işlerini hatta ülkelerini terk etme sorunu ile karşı karşıya getirmektedir.”