İlk 6 Ayda 226 Sağlık Çalışanı Şiddete Maruz Kaldı
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) Genel Başkanı Semih Durmuş, Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) tarafından hazırlanan “Sağlıkta Şiddet Araştırması”nın sonuçlarını açıkladı.
Şiddetin sağlık sistemini tehdit ettiğine dikkati çeken Durmuş, şiddetin doktorundan hemşiresine, 112 çalışanından teknikerine branş ayrımı yapmadan tüm sağlık çalışanlarının mesleki ve sosyal yaşamlarını olumsuz etkilediğini söyledi.
Bıçaktan silaha, sandalyeden testereye, oraktan kolonya şişesine, akla gelebilecek her aletin şiddet aracı olarak kullanılabildiğine vurgu yapan Durmuş, şöyle devam etti:
“En son mayıs ayında sağlıkta şiddet suçu katalog suçları kapsamına sokuldu. Geçtiğimiz yıllarda da caydırma amaçlı yasal düzenlemeler yapılmıştı. Ne yazık ki tüm bu düzenlemelere rağmen şiddet artarak devam ediyor. Bu da demek oluyor ki yasal düzenlemeler sorunun çözümüne yetmiyor. Çünkü sorun çok yönlü olduğu gibi çok boyutlu da. Böyle olduğu için de sağlık emekçilerinin can güvenliği risk altında olmaya devam ediyor.
226 sağlık çalışanı şiddet kurbanı
Sağlık-Sen her ay ‘Sağlıkta Şiddet Raporu’ yayınlıyor. Bu verilere göre, ülkemizde 2022 yılının ilk 6 ayında 136 şiddet olayı yaşandı. 234 saldırgan tarafından gerçekleştirilen olaylarda 226 sağlık emekçisi şiddetin kurbanı oldu. Elbette bu rakamlar bizim tespit edebildiklerimiz, gerçek tablo bu verilerden çok daha fazla.”
Konya’da doktor Ekrem Karakaya’nın görevi başında katledilmesinin ardından Sağlık Bakanlığı‘nın hastane girişlerinde güvenlik önlemlerinin artırıldığına işaret eden Durmuş, “Geç kalınmış bu adımın, ülke genelinde acilen yaygınlaştırılmasını temenni ediyoruz. Sağlık merkezlerinin yol geçen hanı, sağlık çalışanlarının da sahipsiz olmadığı herkes tarafından bilinmeli, herkese gösterilmelidir.” değerlendirmesini yaptı.
Durmuş, SASAM’ın araştırmayı 2 bin 124 sağlık çalışanı ile gerçekleştirdiğini belirterek, katılımcıların çalışma özellikleri incelendiğinde sağlık çalışanlarının yüzde 58’inin 40 ile 60 saat arasında çalıştığının görüldüğünü anlattı. Bunun normal bir memurun haftalık çalışma saati olan 40 saatin üzerinde olduğuna işaret eden Durmuş, çalışanların nöbet yüklerinin fazlalığına da dikkati çekti.
Araştırmaya göre, sağlık çalışanlarının yüzde 82’sinin iş yerlerinde şiddetle karşılaşma konusunda endişe yaşadığını anlatan Durmuş, şöyle konuştu:
“Bu oldukça büyük bir oran ve aynı zamanda alarm zillerinin çalmasına neden olacak büyük bir tehdittir. Katılımcıların yüzde 71’i daha önce çalışma arkadaşlarının şiddete maruz kaldığına tanıklık etmişlerdir. Yani şiddet, çalışanlar için hayali bir anlatım değildir. Meslek hayatı boyunca en az bir kez herhangi bir şiddet türüne maruz kaldığını belirtenlerin oranı ise yüzde 67’dir.
Sağlıkta fiziksel şiddetin vuku bulma oranı yüzde 25, psikolojik/sözel şiddetin gerçekleşme oranı da yüzde 66’dır. Gerisi farklı şiddet türlerine giriyor. Bu da demek oluyor ki her 4 sağlık çalışanından biri fiziksel şiddete, her 10 sağlık çalışanından 7’si psikolojik/sözel şiddete maruz kalmaktadır.”
“Şiddetin yüzde 48’i hasta ve hasta yakınlarından”
Araştırmaya göre, sağlık çalışanının sadece yüzde 9’unun çalıştıkları kurumdaki güvenlik önlemlerini yeterli bulduğunu bildiren Durmuş, ankete katılanların, şiddetin yüzde 48’inin hasta ve hasta yakınları tarafından gerçekleştirildiğini bildirdiğini aktardı.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, şunları söyledi:
“Katılımcılar, şiddet olayının yüzde 57’sinin mesai saatlerinde, yüzde 40’ının nöbet esnasında, yüzde 2’sinin ise mesai saati dışında gerçekleştiğini kaydediyor. Şiddetin en fazla gerçekleştiği yerler öncelikle olarak acil servisler, akabinde hastane koridorları, daha sonra da polikliniklerdir.
Yani yoğunluğun en fazla olduğu yerler. Şiddet meydana geldiğinde sağlık çalışanının yüzde 53’ü ‘Şiddet esnasında şiddeti uygulayan kişi ile ilgileniyordum.’ cevabını veriyor. Yüzde 34’ü ise ‘Başka bir hastayla ilgileniyordum.’ diyor. Katılımcıların yarısından çoğunun şiddete uğradığı esnada şiddeti gerçekleştiren kişiye tedavi/bakım sunuyor olması manidardır.”
Durmuş, herhangi bir şiddet türüne maruz kaldığını belirten katılımcıların yalnızca yüzde 35’inin yaşadıkları olayı rapor ettiğini belirterek, yaşanan tüm şiddet olaylarının rapor edilmesinin önemine işaret etti.
Yaşanan şiddet olaylarının, sağlık çalışanlarının psikolojisini ve iş performansını etkilediğini vurgulayan Durmuş, “Olay sonrası sağlık çalışanının yüzde 52’si psikolojilerinin bozulmuş olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte iş performansının etkilendiğini belirtenlerin oranı ise yüzde 34. Yani bozulan psikolojiyle görevlerini yapmaya devam ediyorlar.” bilgisini verdi.
Kovid-19 salgını döneminde yaşanan sağlıkta şiddet olaylarını hatırlatan Durmuş, “Sağlık çalışanının yüzde 64’ü salgın döneminde sağlıkta şiddet olaylarının arttığını, yüzde 31’i ise salgın öncesine göre herhangi bir değişiklik olmadığını ifade ediyor.” dedi.
Durmuş, sağlık çalışanlarının şiddeti önlemeye yönelik, güvenlik önlemlerinin artırılması, caydırıcı cezalar verilmesi, medya ile iş birliği yapılması, istihdam sağlanması, çalışma koşullarının düzeltilmesi, sistem temelli sıkıntıların giderilmesi, eğitimler verilmesi yönünde talebinin olduğunu aktardı.
Durmuş, şunları kaydetti:
“Sağlıkta şiddeti tam anlamıyla ortadan kaldırmak mümkün olmasa bile, kararlı çözüm adımlarıyla büyük ölçüde azaltmak mümkündür. Araştırma bulgularından da anlaşılacağı gibi katılımcılar şiddeti önlemeye yönelik tek bir konu üzerinde durmamış, birden fazla çözüm önerisini araştırma kapsamında paylaşmışlardır.
Bu anlamda alınacak tedbirlerin eş zamanlı olması ile sağlıkta yaşanan şiddetin önlenmesinde çok daha etkili olacaktır. Sistemde yapılacak değişiklikler, kademeli istihdam artışları, eğitimler verilmesi, toplumda duyarlılık artırıcı çalışmalara yer verilmesi ve medyanın şiddet olaylarına ilişkin haber dilinin özendirici olmaması kısa vadede etkisini gösterecektir. Bunun yanında yaşanan olayların failleriyle ilgili, adli mercilerin müsamahakar davranmaması da oldukça önemlidir.”
“Acillerdeki yoğunluğu önlemek amacıyla hasta yakınlarının girişi sınırlandırılmalıdır”
Yeterli istihdam sağlanarak çalışma süreleri ve nöbet sıklıklarının düşürülmesi gerektiğini belirten Durmuş, şu bilgileri aktardı:
“Hastaya yeterli zaman ayırması suretiyle tüm sağlık çalışanlarının iş yükü azaltılmalıdır. İstihdamla iş yükünün azalacağı ve hizmet kalitesinin artacağı unutulmamalıdır. Şiddetin görülme sıklığı ve tipinin çalışılan birime göre farklılık gösterdiği göz önüne alınarak, başta hastane acil servisleri olmak üzere, riskli birimlerde güvenlik önlemleri sıkılaştırılmalıdır.
Bu gibi yerlerde teknoloji odaklı güvenlik mekanizmalarına yer verilmelidir. Acillerdeki yoğunluğu önlemek amacıyla hasta yakınlarının girişi sınırlandırılmalıdır. Hem her kesimden vatandaşın faydalanabilmesi hem de randevu aralıklarının uzatılması amacıyla elektronik randevu sistemi, branşa ve hastaneye göre revize edilmelidir. Küçük yaşlardan itibaren sağlık okuryazarlığının artırılması için çalışmalar başlatılmalıdır.”
Sağlıkta şiddeti sıfırlamanın mümkün olmadığını, ancak minimize edilebileceğini vurgulayan Durmuş, “Yapılması gereken çözüm yolundaki adımlara bir an önce başlanmalıdır. Öbür türlü şiddet bulutunun karanlığı her geçen gün artıyor. Bu durum karşısında sağlık çalışanı korkuyor, içe kapanıyor ve mesleklerine olan içtihatları azalıyor.” dedi.
Semih Durmuş, şiddetin önlenmesine yönelik bu adımlar atıldığında, vatandaş meseleye sahip çıktığında, toplumsal duyarlılık gösterildiğinde sağlıkta şiddetin kökünün kazınacağına inandığını kaydetti.