Bakan Koca, Sağlık Meslek Mensuplarının Sorunlarını Sıraladı: “Sağlıktaki Tüm Sorunların Çözümünde Çatı Kavram Adalettir”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘nın Bursa Uludağ Tıp Fakültesi öğrencileriyle konuşmasından önemli başlıklar:
Bugün daha çok sizlerin açacağı konuları konuşmaktan yanayım. Sorunun ve cevabın birbirini dürüstçe tamamlaması için elimden geleni yapacağım. Sağlık çalışanlarımızın yaşadığı türden devasa sorunların monologlarla çözüldüğünü hiç duymadım. Monolog değil, diyalog ihtiyacındayız.
“Kimi çabalarımız karartmaya uğradı
Sorular yönelteceğinizi beklediğim, konuşulmasını arzu ettiğim ana başlıkları açmadan, sizlerden beklentimin ne olduğunu söylememe izin verin:
Kapıldığınız karamsarlık içinde, çok önemli bazı gelişmeleri görememiş olduğunuzu kabul edeceğinizi umuyorum. Ama bir taraftan hak da veriyorum. Kimi çabalarımız karartmaya uğradı.
Arkadaşlar,
Temel sorunlarımız 5 başlık altında toplanıyor: Mesleğin saygınlık kaybı, şiddet, Malpraktis; ücret başta olmak üzere özlük hakları ve çalışma ortamı kaynaklı olumsuzluklar.
Mesleğimizdeki saygınlık kaybı, saydığım diğer sorunlarla iç içe olan bir sorun. Fakat onlarla sınırlı değil. Bu konuda arkadaşlarım beni bir sosyoloji doktorası çalışmasından haberdar ettiler.
Çalışmanın özetinde, yakın dönemlerde üç mesleğin saygınlık kaybına uğradığı söyleniyor: Mimarlık, avukatlık ve hekimlik. Hekimlikteki saygınlık kaybı, son birkaç yılın meselesi değil diyor araştırmacı. Çalışmada doğrusu düşündürücü bulduğum bir ana tez var: Bugünün genç hekimleri diyor, bu araştırmacı, tıbbiyeye eski kuşaklardan hekimlerin sahip olduğu saygınlık beklentisi, maddi imkân öngörüleri ile girdiler. Fakat geçmişin bugüne bu projeksiyonu hayal kırıklığına yol açıyor. Görüşte bir gerçeklik payı varsa da, ben sizin adınıza tüm taleplerde idealistim!
Bunlar bir yana, şunu iyi biliyoruz: Bu halkın kalbindeki hekim ve sağlık çalışanı sevgisi, Pandemi döneminde bütün asaletiyle kendini bir kez daha göstermiştir! Birçok Avrupa ülkesinde meslektaşlarımız alkışlandı ama yine aynı süreçte şiddet olayları da tırmandı. Bizde ise bu artış salgının bitimine de doğru görüldü.
Konumuz şiddetse, şunu biliyoruz: Hekimin güvende olmadığı yerde hasta da güvende değildir. Konumuz Malpraktis ise biliyoruz ki, hekim gerekli tedaviyi bıçak sırtındayken yapamaz. Gerçek anlamıyla hekim-hasta ilişkisi kurulamaz. Ücretler eğer problem olmaya devam ederse, toplum yarın kapısını çalacağı hekim bulamaz. Sağlık sisteminin öznesi hekimdir, sağlık sisteminin öznesi sağlık çalışanıdır.
Bu bakımdan, hekimlerin, tüm sağlık meslek gruplarının sorunları, 85 Milyon insanıyla Türkiye’nin sorunudur. Bu ağır sorunlarla mücadelenin salgınla mücadeleden daha az önemli, emek verilmeye daha az değer olduğunu kimse söyleyemez.
Her iki sorumluluğu üstlenmiş olarak bunu en iyi ben biliyorum. Covid-19 vaka sayılarıyla bir günde yaşanan şiddet olayları bizi aynı derecede ilgilendiriyor. Fakat ikisi arasında önemli bir fark var. Aynı ciddiyetteki mücadele kısa sürecek.
“Kasten yaralama suçu, ceza yargılaması bakımından artık çok daha ağır bir suç olmaktadır”
Ama sizlerden doğrusu biraz şikâyetçiyim. Şiddet suçlarına karşı atılan adımların farkında olmayanlarımız var. Mecliste, Adalet Komisyonundan geçen düzenlemenin içeriğini tam olarak biliyor muyuz? Kasten yaralama suçu Katalog Suçları kapsamına alınıyor. Bu ne demektir? Kasten yaralama suçu, ceza yargılaması bakımından artık çok daha ağır bir suç olmaktadır.
Suçun Katalog Suçları kapsamına alınması, tutukluluk için yeterli sebep olacak. Zihninizde canlansın diye örnek vereyim: Bir sağlık çalışanını yaralama; kasten öldürme, işkence, intihara yönlendirme gibi ağır suçlarla aynı başlık altında toplanıyor.
Bu ve diğer konularda, Sayın Cumhurbaşkanımız 14 Mart Tıp Bayramında müjdeler vermişti. Hepsi fiiliyata geçiyor.
Bilmem farkında mısınız? Biz Türk hekimleri, sağlık çalışanları olarak, bir konuda Avrupalı, Amerikalı hekimlere karşı, sahip olduğumuz diğer üstünlükler bir yana, şimdi büyük, yeni bir üstünlük elde ediyoruz. Tabi, çalışmak için yurt dışına giden arkadaşlarımıza karşı da!
Malpraktis davalarıyla ilgili yeni yasal düzenleme Adalet Komisyonundan geçmiş durumda. Biliyorsunuz, bir düzenlemenin kanunlaşabilmesi için önce Adalet Komisyonu’ndan, sonra Meclis’ten geçmesi, akabinde de Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanıp, Resmi Gazete’de yayınlanması gerekiyor. Kabul edersiniz ki, kanun değişikliği hastaya aspirin yazmamız gibi değil, cerrahi operasyon gibi bir süreç. Kolay değil. Ama siz harekete geçirici iradeye, 14 Marta bakın!
“Hekim, sağlık çalışanı kasıtlı davranmadığı sürece, uyguladığı tedaviden doğacak problemler sebebiyle tazminat ödemeyecek”
Hazırlanan Malpraktis yasasının özü nedir? Hekim, sağlık çalışanı kasıtlı davranmadığı sürece, uyguladığı tedaviden doğacak problemler sebebiyle tazminat ödemeyecek. Olayı hasta açısından düşünmek de gerekiyor elbette. Hekime rücu edilmeyecek olan tazminatı devlet ödeyecek. Zaten meraklı olmadığımız Hukuk bilgisine pek ihtiyacınız olmayacak. Tabi ben, hukuk bilgimi geliştirmek zorundaydım. Dersime iyi çalıştım, ama bu yan dal ihtisasına devam.
Malpraktis sorunu kökten çözülüyor. Bu konuda söylenecek ne varsa hepsinin özeti budur. Düzenlemeyle birlikte, bir Mesleki Sorumluluk Kurulu kurulacak. Kurul, nedense bir kafa karışıklığına yol açtı. Oysa düğümlerin çözüleceği yer orasıdır. Sorularınızı yönelteceğiniz zaman, lütfen her ayrıntıyı sorun. Her sorunun bir cevabı var!
Ücret ve özlük hakları..
Üzerinde durmak istediğim diğer konu, başta ücret olmak üzere özlük hakları.
Geçtiğimiz hafta Sakarya Tıp Fakültesindeydim. Bir asistan arkadaşımız, birçok sorunu akıcı ve akılcı şekilde sıraladı. Sonunda buruk ve sitemkâr bir ses tonuyla dedi ki “Sayın Bakanım, 10 bin 200 Lira maaş alıyorum. Bu parayla nasıl evleneceğim?” Böylesine candan somutlaştırma beni etkiledi.
Bu ülke asistana 10 Bin 200 liracığı mı layık görecek? Her halde bu konudaki hazırlıklarımızı soracaksınız. Ve sanırım bana, 1 Aralık 2021 tarihini de hatırlatacaksınız. Size hak veriyorum, ertelenen zam bize olan güvenoyunuzda fireye yol açtı.
Biz, kâğıt ve kalemden fazlasına ihtiyaç duymadan eser verebilen sanatkârlardan değiliz.
Hekimlik mesleği, özellikle tıbbi teknolojiden bunca yararlandığımız günümüzde, belirli ihtiyaç ve şartlara göre düzenlenmiş ortamda yapılır.
Bu şartlar, gerekli yardımcı personeli de içerir. Bu konularda ciddi eksiklerimiz var. Hekimlerimizin büyük kısmı işlerini tek başına yürütüyor.
Tıbbi sekreter sayımız yetersiz
Tıbbi sekreter sayımız yetersiz. Karşıma upuzun bir problem listesi çıkaracağınızı biliyorum. İhtiyaçları daha da iyi kavramak için can kulağıyla dinleyeceğim.
Nöbetler konusu…
Nöbetler konusunu, çalışma ortamı şartları kapsamında ele almalıyız. 36 saat nöbeti insani olmaktan uzak bulduğum biliniyor. Çözüm teşebbüslerimize tanıksınız. Çalışma süresini maksimum 24 saatle sınırlandırmak istediğimi, nöbetlerle ilgili olarak da hakkaniyetli bir ücret düzenlemesine gidilmesini amaçladığımızı vurgulamak isterim. Çabamızdan emin olun. Şartlarınız iyileşene kadar, ben de en az sizin çalıştığınız kadar çalışmaya varım.
Konuşacak konumuz çok. Bizi birbirimize bağlayan bağlar başka hiçbir meslekte olmadığı kadar güçlü. Bu meslek bizlere, hangi ekonomik koşulların, hangi kültürel yapıların içinden gelirsek gelelim, hepsinin üzerinde bir konum verir.
Hekimlik, kendi başına bir statüdür. Ve doğrusu, mütevazılığı sadece bir an için bir kenara koyarsak, hekimlik konumu zekâca asil olmaktan da ileri gelir.
Ben bugün Sağlık Bakanıyım. Ama yaşadığım sürece meslektaşınızım. Size karşı ödevlerimi biliyorum. Yerine getirdiğim, getirmekte olduğum kısmını sorularınızla açmaya çalışacağım. Buradan Ankara’ya, Bakanlık binasına yeni ödevlerle döneceğim.
Emin olduğum bir şeyi sizin de bilmeniz, daha doğrusu zaten sahip olduğumuz bilginin adını koymamız gerekir. Sağlıktaki tüm sorunların çözümünde çatı kavram acaba nedir?
Sağlıktaki tüm sorunların çözümünde çatı kavram bence adalettir. Düşük ücret bir adalet sorunudur. 36 saat nöbet bir adalet sorunudur. Mecburi hizmet sürelerinde kadro farkına bağlı uygulama bir adalet sorunuydu.
Örnekleri çoğaltmamıza gerek yok. Beni anladınız. Adaletin tesisi iradelerin doğru yerde toplanmasına bağlıdır. Yolu da yol arkadaşlığı açar.
Buraya kadarki kısım için teşekkür ediyorum.”