Talasemi ve Demir Eksikliği Anemisi Arasındaki Farklar

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Kliniği uzmanlarından Doç. Dr. Asu Fergün Yılmaz, toplumda sıklıkla karşılaşılan demir eksikliği anemisiyle talasemi taşıyıcılığının karıştırılmaması gerektiğini ifade etti.

Yılmaz, basit kan testleriyle belirlenebilen bu iki hastalık arasındaki farkın yapılmamasının talasemi taşıyıcılarının gözden kaçmasına neden olabileceği konusunda uyardı. Doç. Dr. Yılmaz, “Demir eksikliği anemisiyle talasemi taşıyıcılığı çok karışabilen iki durum. Toplumumuzda demir eksikliği anemisi de çok yaygın gözükmekte. Basit kan tahlilleriyle bunların tanısını koyabiliyoruz.” diye konuştu.

Vücutta sağlıklı olarak bulunan kırmızı kan hücrelerinin üretimini etkileyen kan bozukluğu olarak tanımlanan talasemi, Akdeniz çevresindeki ülkelerde sık görülmesi nedeniyle “Akdeniz anemisi” olarak da bilinmektedir. Talasemi, anne ve babadan çocuklara kalıtsal olarak geçmekte olup, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Akdeniz çevresindeki ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

“8 Mayıs Dünya Talasemi Günü” çerçevesinde açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Asu Fergün Yılmaz, çok ciddi kan eksikliği yaşayan talasemi hastalarının ömür boyu kan nakliyle hayatlarını geçirmek zorunda olduğunu aktardı. Yılmaz, 3 tip talasemi olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı;

“Birincisi bizim hasta popülasyonu dediğimiz talasemi, majör olarak tanımladığımız gruptur. Bu grup hayatları boyunca belli aralıklarda üç dört haftada bir kan nakline ihtiyaç duyarlar. Bir diğer grup talasemi taşıyıcılarıdır. Talasemi taşıyıcıları aslında hasta değildir ancak evlendikleri durumda bu kişiler hasta çocuklara sahip olabilirler ve bu yüzden talasemi taşıyıcılarının toplumda belirlenmesi gerekir. Bir diğeri de talasemi intermediate dediğimiz bu iki grubun ortasındaki hastalardır. Bu hastalar da talasemi taşıyıcılarına göre daha ciddi kansızlıkla hayatlarını geçirmek zorundalardır. Belirli dönemlerde kan nakline ihtiyaç duyarlar ama diğer majör grubuna göre çok daha düşüktür kan nakli ihtiyacı.”

Yılmaz, talasemi hastalığının takibine değinerek, genetik danışmanlıkla hamilelikte de bebek doğmadan hasta olup olmadığının belirlenebildiğini vurguladı. Yılmaz, hastalıktaki en önemli tedavi yönteminin kan nakli olduğunu sözlerine ekleyerek; “Yaklaşık üç ila dört haftada bir hasta özelinde karar verilen bu kişiler, rutin kan nakli almak zorundalar. Bunun dışında fazla kan nakline bağlı olarak organlarda demir birikimi olmakta. Bu demir birikiminin organlara hasar vermemesi için ağızdan haplarla bunun engellenmesi sağlanmakta. Bunun dışında kök hücre nakli ve genetik tedavi yöntemleri de uygulanabilmekte.” açıklamasını yaptı.

“Evlenme planı yapan kişilerin aile hekimlerine başvurması çok önemli”

Doç. Dr. Yılmaz, bir diğer ismi Akdeniz anemisi olan hastalıkla ilgili Türkiye’de oldukça fazla taşıyıcı popülasyonu bulunduğunu dile getirdi. Türkiye’de hastalığın farkındalığının yüksek olduğunu kaydeden Yılmaz, evlilik öncesi testlerin yaygın ve rutin hale geldiğini belirtti.

Evlilik öncesi yapılan basit bir kan testiyle talasemi taşıyıcılarının tespit edilebildiğini söyleyen Yılmaz, “Gerektiğinde genetik testlerle bunların hangi geninde sorun olduğunu bulabiliyoruz. Böylelikle de bu taşıyıcıları belirleyerek hastaların sayısını toplumda azaltabiliyoruz. Ülkemizde de bu testler aslında rutinde aile hekimlerince evlilik öncesi yapılmakta. Tüm evlenme planı yapan kişilerin bu testlerin yapılması için aile hekimlerine başvurması çok önemli.” şeklinde konuştu.

“Toplumumuzda demir eksikliği anemisi çok yaygın”

Doç. Dr. Yılmaz, bahse konu hastalık hakkında yeni tedavi yöntemleri, kanın daha yüksek tutulmasına yönelik çalışmalar, genetik testler ve genetik tedavilerle ilişkin çalışmaların Türkiye’de de devam ettiğine değindi. Talasemi hastalığında kadınlarda bir yatkınlık söz konusu olmadığını kaydeden Yılmaz, kadınlardaki kansızlığın talasemiyle karıştırılmaması gerektiğinin altını çizdi.

Yılmaz, kadınlarda oluşan kansızlığın nedenlerinden birinin adet dönemlerindeki kan kaybına bağlı demir eksikliği anemisi olduğunu belirterek sözlerini şöyle noktaladı; “Bu çok önemli, çünkü demir eksikliği anemisiyle talasemi taşıyıcılığı çok karışabilen iki durum. Toplumumuzda demir eksikliği anemisi de çok yaygın gözükmekte ve demir eksikliği anemisi olan kişilerle talasemi taşıyıcısı olan kişilerin tanılarının ayrılması çok önemli. Basit kan tahlilleriyle bunların tanısını koyabiliyoruz. Bu niye önemli? Çünkü demir eksikliği olan kişilerin çok basit demir haplarıyla tedavileri mümkün, çocuğa geçmesi gibi herhangi bir durum söz konusu değil. Demir eksikliği anemisiyle talasemi ayrımını tam olarak yapamazsak, talasemi taşıyıcılarını gözden kaçırabiliriz.” (AA)

Exit mobile version