Türkiye’de, Aşılama Programları Sayesinde 25 Yıldır Çocuk Felci Vakası Görülmedi

Sağlık Bakanlığı tarafından 1981’den bu zamana kadar yürütülen Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile difteri, kızamık, kabakulak, tüberküloz, çocuk felci, hepatit ve suçiçeği gibi aşılar tüm bebeklere ücretsiz uygulanıyor ve bu sayede 25 yıldır çocuk felci vakalarına rastlanmadığı belirtiliyor. Türkiye bu hastalıkla mücadelede dünya genelinde ilk sıralarda yer alıyor. Sağlık Bakanlığınca, Türkiye’de yürütülen aşılama programları sonucunda 25 […]

Türkiye'de, Aşılama Programları Sayesinde 25 Yıldır Çocuk Felci Vakası Görülmedi

Sağlık Bakanlığı tarafından 1981’den bu zamana kadar yürütülen Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile difteri, kızamık, kabakulak, tüberküloz, çocuk felci, hepatit ve suçiçeği gibi aşılar tüm bebeklere ücretsiz uygulanıyor ve bu sayede 25 yıldır çocuk felci vakalarına rastlanmadığı belirtiliyor.

Türkiye bu hastalıkla mücadelede dünya genelinde ilk sıralarda yer alıyor. Sağlık Bakanlığınca, Türkiye’de yürütülen aşılama programları sonucunda 25 yıldır çocuk felci vakasının görülmediği, kızamık vaka sayısının da önemli oranda azaldığı açıklandı.

Yüksek İhtisas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Arzu Dursun, 24 Ekim Dünya Çocuk Felci Günü dolayısıyla, halk arasında çocuk felci, tıpta poliomyelit olarak adlandırılan hastalığa, özellikle 5 yaş altında olmak üzere her yaş grubunu etkileyebilen, bulaşıcı bir RNA virüsünün neden olduğunu ifade etti.

Söz konusu virüsün, bulaştığı kişide felce ve aynı zamanda ölüme yol açabildiğine değinen Dursun, “Hastalığın bulaş yolu ağızdandır ancak hastalık, nadiren de olsa öksürük, hapşırma gibi etrafa saçılan parçacıklara bağlı da gelişebilmektedir.” diye konuştu.

Dursun, hastalığı kapan birçok kişinin belirtisiz atlatabildiğini, bazı kişilerde de grip benzeri bulguların ortaya çıktığını, bazı kişilerde ise hastalığın en korkulan şekli olan felç veya ölüm görüldüğünü söyledi.

Virüsün vücuda girdikten sonra kişinin bağırsaklarında çoğaldığını, yaklaşık 200 vakadan birinde hastalığa neden olan mikroorganizmanın omuriliğe yerleşebildiğini ve kasların hareket ettirilmesini sağlayan sinirleri tahrip ederek felce neden olduğunu belirten Prof. Dr. Dursun, felcin kalıcı ya da geçici olabildiğine değinerek şu açıklamayı kaydetti;

“Kalıcı etkiler olduğunda kişinin vücut hareketlerini engelleyerek giderek ilerliyor ve solunum kaslarını tutarak ölüme yol açabiliyor. Özellikle 5 yaş altında bu virüsü kaparak hasta olan daha sonra iyileşen çocuklar, 15-40 yıl sonra erişkin hayatında da felçle karşılaşabiliyor.

Virüs bulaştıktan ve vücutta çoğaldıktan sonra, baş, boğaz ağrısı, sırtta kasılma, yüksek ateş, bulantı, kusma gelişebiliyor. Bu ilk belirtilerin ardından birkaç gün sonra felç durumu ortaya çıkabiliyor. Bacaklarda uyuşukluk ve ağrı, his ve hareket kaybıyla seyredebiliyor. Bu tür belirtiler görüldüğünde, vakit kaybetmeden hastaneye başvurulmalı.”

“Türkiye, bu hastalığı silen dünya genelinde ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor”

Virüsün 1900’lü yılların başında ortaya çıktığını ve dünya genelinde binlerce çocukta felçle kendini gösterdiğini aktaran Dursun, 1953’te çocuk felci aşısının keşfedildiğini, 1955’te aşının etkili olduğunun kanıtlandığını belirtti. UNICEF ve DSÖ’nün kurulmasının ardından 1988’de dünya genelinde küresel aşılama programının başlatıldığını söyleyen Prof. Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü;

“Hedef, bu virüsün dünyadan silinmesiydi. Bu mümkün olabilir miydi, evet olabilirdi. Çünkü bu virüsün tek kaynağı insan. O nedenle son çocuk felci virüsü vakası kaybolana kadar küresel olarak her ülkede aşılama yapılmalı. Aşılama programı başlamadan önce dünyada yılda 350 bin vaka görülüyordu, aşılama başladıktan sonra bu sayı önce yıllık binli rakamlara ve günümüzde ise onlu rakamlara kadar azaldı. Türkiye, çocuk felci aşılamasında dünyada örnek gösterilen ülkeler içinde. Ülkemizde ilk aşılama 1963’te yapıldı ancak dünya çapında uygulanan küresel aşılama programına 1989’da dahil olundu. Sağlık Bakanlığınca yürütülen çok etkin aşılama programı sayesinde, Türkiye’de son vaka 1998’de görüldü ve o yıldan bugüne kadar ülkemizde çocuk felci görülmedi. Şu anda Türkiye’de çocuk felci vakası sıfır. Türkiye, bu hastalığı silen dünya genelinde ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bundan dolayı da dünyaya örnek olarak gösteriliyor. 2002’de Türkiye’nin dahil olduğu bir Avrupa bölgesi, DSÖ tarafından çocuk felci açısından temiz bölge ilan edildi.

Burada dikkat edilmesi gereken şey ise günümüzde hem göçler hem de yoğun seyahatler bulaşıcılık açısından önemli bir risk faktörü. Çünkü bu virüs sürekli dünyada dolaşıyor. Risk ancak tüm dünyada kimsede virüsün görülmemesiyle ortadan kalkar. Bu da ancak küresel aşılama programının tüm ülkelerde etkin uygulanmasıyla mümkün olabilir.”

Prof. Dr. Dursun, çocuk felcinin şu anda Afganistan ve Pakistan’da görüldüğünü, çeşitli ülkelerde tekli vakalar halinde olsa da bu hastalığa rastlandığını, bunun risk faktörü oluşturduğunu ifade etti.

“Tam doz aşılama, kişiyi ömür boyunca koruyor”

Dursun, hastalığın bir tedavisinin olmadığını dile getirerek, “Bir tedavisi olmadığından aşılama oldukça değerli. Aşılama, etkin olan tek korunma yöntemi.” diye konuştu.

Dursun, bütün ülkelerde aşılama programından taviz verilmeden her doğan çocuğun aşılanması gerektiğinin altını çizerek konuşmasını şu şekilde noktaladı;

“Kovid-19 salgını döneminde tüm dünyada aşılama programları aksayabildi. 2020’de 20 milyondan fazla çocuk aşılama hizmeti alamadı ve bunun içerisinde çocuk felci aşısı da mevcut. O nedenle aşılama sisteminin yakın takibi ve uygulamanın tüm dünyada yapılması oldukça kritik öneme sahip. Aşılamayla çiçek hastalığı yok oldu, bu çocuk felci için de başarılabilir. Ülkemizde, çocuk felci aşısı Sağlık Bakanlığınca uygulanan aşılama programı kapsamında ücretsiz yapılıyor. Aşı, doğumdan 2,4, 6. ve 18. aylarda tek doz olarak yapılıyor. Tam doz aşılama, kişiyi ömür boyunca koruyor.” (Kaynak: AA)

Exit mobile version