DİJİTAL HASTALIK: EGO SÖRFÜ (EGO-SURFİNG)

Ego sörfü, dijital hastalıkların türediği günümüzde teknolojiye düşkünlüğü olan bireylerin düzenli aralıklarla internette, sosyal medya platformlarında, arama motorlarında (Google, Yahoo, Microsoft Bing, Baidu vb.) kendi ismini aratan ve hakkında internette ne gibi bilgilere ulaşıldığını kontrol eden kişilerin yakalandığı rahatsızlık/ hastalık olarak tanımlanmaktadır. Burada, kişilerin kendileri hakkında duyulmasını ve bilinmesini istemediği kişisel bilgilerin (özel veya genel) […]

DİJİTAL HASTALIK: EGO SÖRFÜ (EGO-SURFİNG)

Ego sörfü, dijital hastalıkların türediği günümüzde teknolojiye düşkünlüğü olan bireylerin düzenli aralıklarla internette, sosyal medya platformlarında, arama motorlarında (Google, Yahoo, Microsoft Bing, Baidu vb.) kendi ismini aratan ve hakkında internette ne gibi bilgilere ulaşıldığını kontrol eden kişilerin yakalandığı rahatsızlık/ hastalık olarak tanımlanmaktadır. Burada, kişilerin kendileri hakkında duyulmasını ve bilinmesini istemediği kişisel bilgilerin (özel veya genel) halka açık bir şekilde yayınlanmış olmasına karşı internet mecralarında arama gerçekleştirmesi ve kontrol etmesidir.

Ego sörfünde, bireylerin ve şirketlerin büyük çoğunluğu internetteki itibarlarını yönetmek ve korumak için arama motorlarında arama yaparlar. Gizli kişisel bilgilerin çevrimiçi olup olmadığını kontrol etmekte ve kimlik hırsızlığının kurbanı olmadığından emin olmak için arama yapmaktadırlar. Ego sörfü için aynı zamanda “sanal gezgin” terimi de kullanılmaktadır. Sanal gezgin ise sanal âlemde en çok kendimizle ilgili durumlar hakkındaki tıklamalara yönelik gösterdiğimiz eylemlerdir. Özelikle benlik duygusunun ve hümanist kişilik yapısının ön plana çıktığı durumlarda kullanıcılar, sanal ortamda kendilerine iyi gelen mecralarda gezinmeyi daha çok tercih etme eğilimi göstermektedir. Bu durumda da daha çok merak edilen konu ortaya çıkıyor ve her yeni konu yeni bir arama/ gezinme ihtiyacını doğuruyor.

Yapılan çalışmalarda, internette geçirilen sürenin artması ile bireylerin sosyal yaşam süreleri kısalmakta ve sosyal izolasyon yaşama ihtimalinin iki kat fazla olduğu görülmüştür. Kullanıcıların kişilik özelliklerine ve önceki koşullarına bağlı olarak internet ve sosyal medya kişileri farklı etkileyebilmektedir. Sosyal medya kullanıcısından gelen bir milyardan fazla durum güncellemesinin duygusal içeriğini değerlendiren California Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, iyi veya kötü bir ruh hali sosyal medyadaki insanlar arasında da yayılabildiği tespit edilmiştir. Bu durum beraberinde daha çok tıklanmayı getiriyor.

Bugün dünya nüfusunun büyük çoğunluğu artık internete erişebiliyor ve sosyal medya kullanıcısı durumunda. Her kullanıcının birden fazla profili veya kimliği bulunmakta. Kimi zaman bu kimlikler gerçek karakterlerini, kimi zaman ise olmayı hayal ettikleri karakteri göstermektedir. Peki insanların internetteki ve sosyal medya platformlarındaki karakterlerine ne kadar inanmalıyız? Burada kişinin paylaşım yapıp yapmaması ve kendi gerçeğini ne kadar ortaya koyduğu kendi tercihidir. Bu nedenle profilindeki karakteri o kişi ile gerçek ilişkimiz olmadan anlamamız çok mümkün değildir. Kullanıcıların bu tür riskli davranışlardan kaçınması için oldukça dikkatli olması, seçici olması, güvenli içeriklere sahip plaformları kullanması ve gerek medya okuryazarlığı, gerekse sosyal medya okuryazarlığı düzeylerini yükseltmeleri önerilerimiz arasındadır.

Exit mobile version