AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezinde MKYK toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
SÖZCÜ ÇELİK, AÇIKLAMALARINDA ŞU İFADELERE YER VERDİ:
Seçim işleri başkanımız Ali İhsan Bey kapsamlı bir sunum gerçekleştiriyorlar. Böylece başarılı olduğumuz, yeterince başarı gösteremediğimiz bütün alanları iller, ilçeler tüm kılcal damarlarına kadar görmek üzere kapsamlı bir sunum gerçekleştiriliyor. Tabii ki geçmiş yıllarda da mukayese ederek bu sonuçları değerlendirmeye devam ediyoruz. Genel Başkanımızın açılışta bir ifadeleri oldu değerlendirme yaparken ‘bir seçim süreci bitti ama seçim defteri kapanmadı.’ Yani genel merkezimiz, bütün birimlerimiz, bütün teşkilatlarımız, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığımız 28 Mayıs’ın ertesi gününden itibaren Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği gibi yerel seçimlere dönük hazırlıklara başlamışlardır. Çünkü siyaset kesintisiz yapılan bir iştir.
“DEPREM BÖLGESİNDEKİ YARALARIN KONUSU HİÇBİR ZAMAN GÜNDEMDEN DÜŞMEMİŞTİR VE DÜŞMEYECEKTİR”
“Oradaki vatandaşlarımıza bir kere daha buradan seslenmek isterim. Her toplantımızın en önemli maddesi, en üstteki maddelerinden bir tanesi, değişmeyen maddesi deprem unsurudur. Depremle ilgili yaraların sarılması konusundadır. Tabii kendi istedikleri oyları deprem bölgelerinden alamayanların depremzede vatandaşlarımıza dönük hakaretlerini unutmadık.
Hala daha sistematik olarak birtakım aşağılamaların maalesef çeşitli kesimlerden gelmeye devam ettiğini görüyoruz. Tabii bu hakaretleri yapanların, bu aşağılama işine girişenlerin kendi utançları olarak yazılmaktadır. Onlar ömür boyunca alınlarında bunu taşıyacaklardır. Bu aynı zamanda tabii bütün bu yaraları sarmaya devam ederken ulusal risk kalkanı modeli çerçevesinde şehirlerimizi afetlere daha da hazır hale getirmek, daha güçlü hale getirmek için de çalışmalar devam ediyor. Bu çerçevede şimdiye kadar on üç kurul çalıştay ve toplantılarda tavsiye kararları ortaya çıkmıştır. Burada bilimin öncülüğünde, siyasi irade bütün bu çalışmaları yürütmektedir. Tabii hasar tespit çalışmaları bağlamında milyonlarca konut milyonlarca binada incelemelerde bulunuldu.
Bu sebeple vatandaşlarımızın hem bu hasarlı binaların tespiti, buralara girmemesi konusundaki durum net bir şekilde tespit edildi. Hem de binalarına giren vatandaşlarımız, yani bina sağlamsa buna müsterih bir şekilde yapabilecekleri raporları görmüş oldular. Deprem bölgesinde hasarın giderilmesi amacıyla 680 bin konut, 170 bin iş yeri depo ve bunlar inşa edilecek. Tabii bu yıl içerisinde 311 bin konutun tamamlanarak afetzedelere teslim edilmesi için tüm gücüyle bütün arkadaşlarımız çalışmaya devam etmektedir. 131 bin 51 konutun ihalesi yapılmıştır. Eylül, ekim ayları içerisinde inşallah altmışla yetmiş bin konut vatandaşlarımıza teslim edilmesi planlanmaktadır. Tabii bir de köy evleri var. Bu önem verdiğimiz bir husus. Köydeki insanlarımızı, doğal yaşam koşulları içerisinde yaşayabilmesi bakımından. Bu bağlamda köy evleri kapsamında 161 bin 808 konut yapılması öngörülmüştür.
2023 yılında 70 bin köy evinin yapılması düşünülmektedir, planlanmaktadır. Şimdiye kadar 37 binden fazla köy evi ihalesi tamamlanmıştır. Bütün bunları konut ve köy evi olarak bakıldığında şu ana kadar 168 bin 184 adet konutun ihalesinin yapıldığını ifadeler edebiliriz. Orada AFAD’ın koordinasyonunda Kızılay’ımız, sivil toplum örgütlerimiz, kamu kurumlarımız tarafından yaklaşık olarak 4 milyon kişiye bu yemek hizmeti sürdürülmektedir. Tabii konteyner çadır konusundaki hassasiyet devam etmektedir o bölgelerde.
Şimdiye kadar bir de tabii orada hayatın normale dönmesi için iş yerlerinin yapılması gerekiyor. Şu ana kadar 905 bin 105 iş yerinin yapılması tamamlanmıştır. Bütün kayıplarımızı tabii ki hiçbir zaman unutmayacağız kayıplarımızı, acılarımızı hiçbir zaman unutmayacağız. Ama oradaki çocukların, insanımızın geleceğe hazırlanması için, geleceklerinin yeniden kazanılması için de pek çok sosyal faaliyet de yürütülmektedir.”
“BU TABLODAN VATANDAŞLARIMIZIN EKONOMİK OLARAK OLUMSUZ ETKİLENDİĞİNİN FARKINDAYIZ”
“Vatandaşlarımıza dünyada küresel ekonomik sorunlar, pandemi, Rusya – Ukrayna Savaşı’nın olumsuz etkileri sebebiyle ülkemizin de bu tablodan yoğun bir şekilde etkilendiğini ifade etmiştik. Seçim zamanında vatandaşlarımıza güçlü bir şekilde söyledik ki ‘bu tablodan vatandaşlarımızın ekonomik olarak olumsuz etkilendiğinin farkındayız.
Bunları yine Cumhurbaşkanımızın dirayetli siyasetiyle, kadrolarımızla biz çözeceğiz.’ Hem enflasyonla ilgili sıkıntıları hem hayat pahalılığıyla ilgili sıkıntıları hem bu küresel gelişmelerden, pandemiden ve diğer konulardan Rusya – Ukrayna Savaşı’ndan ortaya çıkan bu sıkıntıları gidermek için güçlü bir şekilde seçimden sonra bu mücadeleyi vatandaşlarımız şundan müsterih olsunlar, kiralarla ilgili olarak bize ilettikleri bütün şikayetleri yakından takip ediyoruz. Bu konudaki mücadelemizi, ivmesini arttırarak ve etkisini genişleterek devam ettireceğiz. Tabii iş dünyası bütün paydaşlarla birlikte Cumhurbaşkanımızın geçen de açıkladığı çerçevede enflasyonun tek haneye inmesi konusunda yeni hükümetimiz Türkiye Yüzyılı’nı kucaklayacak politikaları hayata geçirmeye devam edecektir. Yatırım, ihracat, istihdam, üretim odaklı olarak hareket etmeye devam edeceğiz.
Rekabetçi, yenilikçi ve sürdürülebilir bir ekonomik vizyonla önümüze bakmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla seçimden önce vatandaşlarımıza söylediğimiz gibi şimdiye kadar yaptığımız gibi bundan sonra da bu sorunları biz çözeriz inşallah tek haneli rakamlara indiğini de göreceğiz. Bütün bu hayat pahalılığıyla ilgili gündemlerin de çok yakın zamanda gündemimizden çıktığını göreceğiz. Tabii Türkiye Yüzyılı dediğimizde içinde ülkemizin bütün sosyal, siyasal, ekonomik bütün boyutlarını kapsayan pek çok projeyi, pek çok vizyonu ve pek çok hedefi içermektedir. Bu hedeflere ulaşılması bakımından Türkiye bölgesel barışa ve dünya barışına da güçlü bir şekilde katkı etmektedir. Bu çerçevede dış politika içerisinde NATO ile olan ilişkilerimiz açısından ilkeli bir siyaseti sürdürmeye devam ediyoruz. NATO’nun ortak bir güvenlik örgütü olarak ortak güvenliğin sağlanmasına dönük misyonunu koruması bakımından herhangi bir şekilde yıpranmaması ve bu yapının istismar edilmemesi şeklindeki hassasiyetimizi her zeminde güçlü bir şekilde ifade ediyoruz.
NATO terörle mücadeleyi önemsemelidir. Terörle mücadele konusunda hiç kimse buradan çifte standart üretmeye kalkmamalıdır. Herhangi bir ülkeyle karşı karşıya kaldığı tehdit bütün NATO ülkelerinin karşı karşıya kaldığı bir tehdit olarak değerlendirilmelidir. NATO ülkeleri içerisinden birilerinin tutup da bir başka NATO ülkesine saldıran terör örgütlerine destek vermesi gibi birtakım uygulamalar son bulmalıdır. Ayrıca en son İsveç’te örneğini gördüğümüz gibi PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Cumhurbaşkanımıza karşı ortaya koyduğu bu eylemlerin NATO’ya üye olmak isteyen bir devlet açısından kabul edilemez olduğunu ifade ettiğimiz gibi NATO üyesi ülkeler açısından da bunu yeterli bulmadığımızı ifade etmek isteriz. Tabii en son Çağatay Bey’in ev sahipliğinden İsveç tarafıyla, NATO tarafıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Burada attıkları adımlar var, İsveç tarafını yani yasalar çıkardılar.
Bir irade ortaya koymaya çalışıyorlar. Biri de işte biz iki PKK’lıyı iade ettik diyorlar. Burada tabii bütün bu yasaların esasında ortaya çıkması yetmiyor. Bunu güçlü bir şekilde uygulanması gerekiyor. Şimdi çıkarılan yasaları ya yargı ifade hürriyeti adı altında yeterli bir uygulama alanına sokmuyor ya da güvenlik güçleri bunun gereğini yerine getiriyor. Ki bize ettikleri o iki kişi de terörle bağlantılı kişiler değil. Bununla ilgili yanlış haberler de yapılıyor Batı basınında. Bunlar uyuşturucuyla bağlantılı kişiler. Bizim beklentimiz terörle bağlantılı kişilerin iadesi konusunda gereken hassasiyetin gösterilmesidir. Buna bir şekilde ilkesel bir standart getirmemiz gerekiyor”
“Yakın zamana kadar Türkiye’nin milli güvenliğini güçlendirmesi bakımından elde etmesi gereken savunma olarak ortaya koyulan birtakım ambargoların da ortak güvenliğe zarar vermekten başka bir sonucu olmayacaktır” diyen Çelik, şu ifadelerle cümlelerine devam etti:
Birileri eğer Türkiye’ye Türkiye’nin savunma ihtiyaçları için gerekli gördüğü, milli egemenliğini ve anayasal düzenini korumak için gerekli gördüğü bir takım savunma araçlarını vermekten imtina ediyorsa Türkiye’ye örtülü veya açık ambargo uygulamaya kalkıyorsa o zaman Türkiye’nin bu ihtiyaçlarını gidermek için alternatif arayışına girmesinde herhangi bir şekilde eleştirmemelidir. Biz bunları NATO üyeleriyle beraber ortak güvenliğimizin ihtiyaçları ve vizyonu çerçevesinde gerçekleştirmek istiyoruz. Ama buna müsaade edilmiyorsa da Türkiye egemen bir devlettir. Her halükarda kendi güvenliğini sağlayacak kudret ve kabiliyete sahiptir. O aşamaya gelindiğinde de kimsenin itiraz etmemesi gerekiyor.
Birtakım belli bağlantılı Amerikan senatörlerinin kaprisleriyle Türkiye’nin milli güvenliği hakkındaki adımlarımıza karar vermeyeceğiz. Türkiye’nin milli güvenliğine dönük olarak elde etmesi gereken Hava Kuvvetlerimizden ihtiyaçları ya da diğer bir unsurlarımızın ihtiyaçları açısından ortaya çıkan tabloya bir takım lobilerle bağlantılı senatörleri yaptıkları değerlendirmelerle hiçbir objektif tarafı yoktur. Bu NATO’nun ortak güvenliğini tehlikeye atan bir siyasi şımarıklıktan öteye giden bir durum değildir.” (Kaynak: İHA)